Yasalara Yaslanmak

"Yasalar doğayı taklit etmemeli, onu geliştirmelidir. İnsanlar, başkalarını yönetmek için hukuku icat eder. Yasalar, kim olduğumuzu ve nasıl yaşayacağımızı belirler. Biz yasalara ya uyarız ya da ihlal ederiz. İnsanlar özgürdür. Onların özgürlükleri, başkalarının özgürlükleri ile sınırlandırılır. Ceza, intikamdır. Özellikle zarar vermeyi amaçlayan cezalar, suçu önlemez. Yasalar kimin için intikam alır Masumlar adına mı Kanunları masumlar mı yapar" (Krzysztof Kiezlowski, Dekalog 5, Dış-Ses 1988) Başlangıçtan itibaren kendi gerçeğini anlamaya çağrılan insan, gönderilen öğretiler bir yana bizzat kendisini, evrendeki yerini, konumunu, daha doğrusu konumlandırılışını anlamaktan kaçınır. Bu durumunu standart anlayışsızlıkla da açıklamaz; bir beşerden menkul sistemi tanımak, kayıtsız şartsız itaat etmek ve doğruluğunu savunmak suretiyle kendini gerçekleştirdiğini zanneder. Oysa insan, bir diğer insan teki tarafından güdülmesi, güdülenmesi, güdümlenmesi iktiza eden bir varlık olmasa gerektir. Mütemadiyen yüz değiştiren, farklı görünümlere büründükçe semiren kölelik sistemi ve muhatap aldığı kitlelerin köleleşme temayülü hemen her çağın ana sorunudur. Çoğunlukça meşru sayılan bir organizasyon çerçevesinde sistem uydurup yasalar koyan, uyanları 'yönetip' uymayanları cezalandıran, yaşamı dahi otoritelerce müsaade edilen bir hak olarak tanımlayan anlayış, adı konmasa da insanlığın genel-geçer dinidir. Vegas'ta olan Vegas'ta kalır zannıyla güya aralarında kurdukları oyunun tarafı olmayı, sadece dinsel olana izafe ettikleri alandan sorumlu tutulacaklarını sanarak, yine kendilerince sınav sorumluluk alanları seçerler. Gayrısı içine doğdukları hayatın doğal döngüsüne ayak uydurup başka birtakım insanın oluşturduğu kurallara riayet etmekten ibarettir. pushfn('ads'); Günün sorunlarının başında gelen ve günün sorunlularının ilginç şekilde şikâyet edip dile döktükleri istibdat, tanımlanmış yönetim yöntemlerinden biri değil; yönetimin, yönetmenin, devletin kendisidir. İstibdat, adaletsizliğin, baskının, tekelciliğin somutlaşması olarak niteleniyorsa bunun mevzuatını düzenleyen herhangi bir doktrinin uygulayıcıları değil bizzat devlettir. Ve aslında Batı cenahından etkilenişle de olsa geçmişin istibdat karşıtlığı, muhatap devletin devletlerin sonunu getirir, farklı düşünüş şekillerini ortadan kaldırmaz. Tuhaftır ki yerine ikame edilen yine bir devlettir. Ancak bu kez sadece imtiyazlıların menfaatini koruyan, elitler için ayrıcalıklı alan açan ve o alanı gittikçe genişleten bir yönetim şekliyle karşılaşılır. Hak arayışındaki bireye ise yine zulüm, yine hapis, yine sürgün görünür. Bilinçli karşı çıkışlar söz konusuysa kan gövdeyi götürür. Dünyanın hemen her yerinde zamansız yeşillenen sosyalizm için devlet "ana", muhafazakâr yahut doğrudan demokrat tanımlananlar için "baba"dır. Küçük nüanslarla burada topluma has tutuculuğu Kemalizm'e yaslanmakla anlamlandırabilen sosyalistler, bağlayıcılığını anayasayla sağlar. O kadar ki şunlar şunlar konuşulabilir, teklif edilebilirdir; bunlar ve bunlar düşünülemez, konuşulamaz, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. pushfn('ads'); Nazım metaforunda