Emeklileri üzen, bankaları sevindiren içtihat kesinleşti!

16 milyonu aşkın emeklinin yegâne iaşe dayanağı varlığı SGK'dan almakta oldukları emekli maaş ve gelirlerdir. Yetersiz emekli maaşları yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ile birleşince maalesef emeklilerin çoğunun iki yakası bir araya gelmiyor. Dolayısıyla çok sayıda emekli borçla hayatını idame ettirmektedir.

SGK (5510 sayılı) Kanununa göre sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu SGK nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez.

Gelir, aylık ve ödenekler belirtilen Kanuna göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haciz edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Anılan Kanunda ayrıca haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından reddedileceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu düzenlemelerle birlikte SGK alacakları ve nafaka borçları dışında emekli borçlunun muvafakati olmadan açılan haciz taleplerinin SGK'ya intikal ettirilmeden icra müdürleri tarafından reddedilmesi amaçlanmıştır.

Bununla birlikte emekliler borç almak için özellikle de tüketici kredisi alabilmek için bankaların önlerine koyduğu küçük puntolarla dolu çok sayıda sayfadan müteşekkil sözleşme ve belgeleri okumadan imzalamak zorunda kalmaktadırlar. Hâl böyle olunca bankalar tarafından emekli maaşlarının bloke edilmesi konusu, uzun süredir hukuki tartışmaların ve ihtilafların odak noktasında yer almaktadır.

FARKLIKARARLAR

Tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına bloke koymasının mümkün olup olmadığı konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi, kapatılan 13. Hukuk Dairesi ve kapatılan 19. Hukuk Dairesi arasındaki içtihat ve uygulama farklılığı ortaya çıktı. Bu farklılığın ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanması için içtihatların birleştirilmesinekararverilmesi talep edilmiştir.

Zira Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 22.03.2021 tarihli yazısında özetle; Yargıtay iş bölümüne göre konunun artık yalnızca 3. Hukuk Dairesinin görev alanına girdiği, uygulamada bu tip davaların henüz icra takibi aşamasına geçilmeyen ihtilaflarda ve çoğunlukla da sözleşme sırasında verilen talimat doğrultusunda emekli maaşından taksitler kesilerek ödeme yapılıp kredi borçları ödendikten sonra veya bu şekilde ödeme yapılmaktayken bu talimatın mevzuat gereğince geçersiz olduğu ve sözleşme hükmünün de haksız şart teşkil ettiği iddiasıyla açıldığı, emekli maaşından kesinti yapılmasına ilişkin muvafakatin geçerli olup olmayacağı, haksız şart teşkil edip etmediği hususunun tüketici hukuku ile sözleşme hukukunun temel kuralları çerçevesinde her somut olayın özelliğine göre yapılan inceleme ile ayrı ayrı değerlendirildiği, bu kapsamda Dairenin yerleşmiş içtihatlarının sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde imzalanmış bir muvafakat hükmünün taraflar için bağlayıcı olacağı, ahde vefa prensibinin de bunu gerektirdiği, aksi yöndeki bir kabulün vadesi gelmiş ve borçlusu tarafından ödenmiş taksit tutarlarının istirdadını istemek gibi iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı bir sonuç doğuracağı yönünde olduğu belirtilmiş, içtihat farklılığının kendi görüşleri doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği görüşü bildirilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.04.2021 tarihli görüş yazısında özetle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.08.2020 tarihinde kapatılarak Daireleriyle birleştiğini, 11. Hukuk Dairesinin istikrarla yerleşmiş içtihatlarının 5510 sayılı Kanun'un 93., 2004 sayılı Kanun'un 82 ve 83/a maddelerinin emekli maaşının haczedilemezliği ve bundan önceden feragatin geçersizliği düzenlemeleri nedeniyle borçlunun banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi sırasında verdiği muvafakat ve talimatın da geçerli kabul edilemeyeceği yönünde olduğu, içtihatların bu değerlendirme doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği görüşü belirtilmiştir.