Muhabere muharebeleri! İçinizde ince uçlu şarjı olan var mı

Eskiden muhabere (haberleşme) sultanların işidir. Düşman ordusu nerede Kaçı süvari, kaçı piyade

Çaşıtlar sotelere yatar. Ulakla, güvercinle, dumanla haber ulaştırırlar.

Derken efendim iş ayağa düşer, çulsuzlar da katılır halkaya. "Nassın bakam", "Eee daa daa"

Mektup kolay bir yoldur, yazarsın atarsın kutuya. Bunlar tasnif edilir, torbalanır, mühürlenir; ya vapura verilir ya da katırlara, katarlara... Bilahare otobüs, kamyon ve bilumum lastik tekerlekli vasıta...

Acelen varsa "tayyare ile" yazacaksın zarfa. Da ikna olmazlar anam, illa "by air mail", "par avion", "tarik el-cevvi" bandı yapıştıracaklar alnına.

Torbalar vardığı merkezde acılır, zarfl ar mahalle mahalle ayrılır. Müvezziler, çubuk frenli, balon tekerli 'Bisan'larına atlar, biterler kapıda.

- Hadi gözünaydın abla.

Acar meşin çantasını arar; "Ya şurda bi' yerde olacaktı ama..."

Bu "E hadi" demektir; "Bahşiş vereceksen ver oyalama!"

Mektubun usulü erkanı vardır. Evvel selam, bade kelam.

İlk satırda ananın babanın eli, ufakların gözü öpülür ve soru faslı başlar. Yok şu nasıl, bu nassı O ne ediyo, bu ne diyo

Sonunda girersin mevzuya; "Adliyeden bi' iyi hal kâğıdı çıkarıp yollar mısınız bana"

Tekrar hürmet, minnet, saygı, dua Sar başa.

TELGRAFIN TELLERİNE

Deerken efendim telgraf girer hayatımıza. Meramını kısa cümlelerle anlatacaksın, bu işin edebiyatı olmaz, kelimesi para.

Maniple başındaki eleman çala parmak tıkırdar, bazıları sakardır "Alaiye" yerine "Alanya" yazar iş acar başımıza.

Telefon yayılınca telgrafın havası kalmaz, sadece merasimlerde dilek, temenni sunulur vatandaşa. Bakmışsın kapıda vezinsiz ritimsiz bir motor sesi, sarı Jawa paaat pat patırdamakta, sanki stop edecek haspa. Postacı kalabalığı yara yara ilerler, telgrafı kürsüye koyar. Sunucu acar okumaya başlar "uyu önderimizin (al bi' sakarlık daha) Asmakabağı beldesini teşrifl erinin kırkıncı yıl dönümünü kutlar, daha nice nice..."

"Yurt dışında bulunmam hasebiyle Patlıcammoru eşrafından dava arkadaşım Muhiddin Onbaşı'nın torunu, Ali Osman'ın sünnet merasimine iştirak edemeyeceğim. Bahusus tebriklerimi sunar..."

Bunları protokol mudurleri yazıp yollasa da karizma kazandırır insana. Düğününde Başvekil'in tebriki okunmuş, ne istersin daha

TELEFONUN DELİKLERİ İÇİNDE

Telefon elbette büyük hamledir (1876-Graham Bell) manyetolusu bile diğerlerinin canına ot tıkar. Parmağınızı deliğe sokar çevirirsiniz. Altıncı turdan sonra bi' "dııııt" sesi gelir, ne mutlu sana.

O zamanlar her evde telefon olmaz, ya komşuya yaslanır ya da ücreti mukabilinde yanaşırsın bakkala. Ankesörlüler oburdur, jeton yutmaya doymaz. "Geri ver" dersin duymaz. Kızar yumruklarsın, hatta bi' tuğla ekleştirirsin dalına.

Gelen gören olursa cık cık edecek "Şuna bak" diyeceksin "Hiç acıyorlar mı devletin malına"

Şehirler arası mükâleme için postaneye yazdırırsın. Sonra bir kuşe-i uzlete çekilir, mayışırsın. "Hayır uyumayacağım" telkinlerine rağmen gözün küçülür, için bayılır; bir rehavet ki, Şambali tadında. Tam dalacaksın azarlayan bir ses "Adana nerdesin, bak iptal etcem ama!"

Birisi dürter, uyanırsın. Koş abi sağdan üçüncü oda!

Gözünü ovuşturursun. Üçüncü mu Bura nere ya Hem ben kimim acaba

Karışan sesler, çınlamalar, yankılar, uğultular, bir mana çıkarırsan git sadaka dağıt fukaraya.

ONUN ARABASI VAR...

Sonra makam otomobilleri telefonlanır. Manda kasa Mercedes duşun (tabii ki siyah) veri importınt devletlumuz konsoldan Dancall'ı çekmiş yapıştırmış kulağına. Tuşları yeşil yeşil yanar, sen Kılintın'ı, Kisincır'ı fi - lan aradığını sanırsın, halbusi sımışka ısmarlamaktadır bakkala.

Aslında ilk arac telefonunu Bell yapar, cihaz 56 okkadır yerinden kalkmaz. Demek Conyler o pick-up'lara boşuna binmiyorlar.

Bir ara millet telsize sarar, taksiler, kaptıkaçtılar antenle donanırlar. "Brek brek" diye cığırır, cızırtıdan keyif alırlar.

Bazen harbiden işe yarar, minibüsçü kardeşimiz sosyal sorumluluğunun gereğini yapar; "Arkadaşlar kale altında çevirme var! Sulukule'den dalın, Acıceşme'den cıkın, sallanın Fevzipaşa'ya!"

Telsizi makarnacıların Marconi bulur, o zamanlar muhim bi' cihaz. Tabii polisten evvel mafya alır, erketeye yatar. "Aynasızlar geliyo saklan!"

Casus fi lmlerinde esas oğlan saatine basar konuşur, hele şu teknolociye bak!

Bizde telsiz kesinkes yasaktır, rejim acısından. 1984 yılına kadar almak satmak "zinhar" ve "asla!"

Bu yüzden amatörler türer, olan paralarını kabloya bataryaya yatırırlar. Telsiz karizmatik alettir, duşun kayfeye "atmışici mercez" diye yırtınan bir cihazla girmişsin arkada lululu sesleri fi lan. Kesin ayağa kalkar "Amirim" derler sana. Ne hava ama

ÇAĞDAŞ PRANGA

Sonra efendim çağrı cihazları çıkar. Bir bip sesi. Teyzem acar... "Ana ben geç kalcam, meraklanma!"

Çocuk, haber verdi mi Verdi. Git yat o zaman, daaa ne oyalanıyon camlarda Cağrı cihazları mahdut kabiliyetlerine rağmen elektronik haberleşmenin kapısını aralar.

İlk müteharrik telefonu (DynaTac 8000X) yarım asır önce Motorola'da çalışan Martin Cooper yapar.

Rakip fi rmada (Bell'de) ter döken arkadaşını çaldırtır çıldırtır. "Bak Joe" der, "Seni mobil bir telefondan arıyorum şu anda!"

Uzuuun bir sessizlik. Adamın yılları gitmiş boşa. Zorla sövdürecek, ne desin şimdi sana

Mezkur telefon bir kilo ağırlığındadır. Rakamlar hariç iki tuşludur, yes-no o kadar. Ekranı yoktur, yazılı mesaj alamaz, atamaz. 10 saat şarjla 20 dakika konuşur anca. Deynek gibi bir anteni vardır, kulak bile karıştırılmaz. Okkalıdır, iyi ceviz kırar, hem bilirsiniz ilk vuran kazanır kavgada.