Mısır'a giderken bulgurdan olduk! Suriye, Lübnan, Irak, Ürdünve Filistin'iverdik geldik

Cemal Paşa bakar, ordu kırılıyor, ricate kalkar. Alman komutan von Kress "Olur mu canım" der; "Biz dönmeye değil ölmeye geldik buraya!"

İttihat ve Terakki iktidara gelince Almanlara yakınlaşır, Talât, Enver ve Cemal üçlüsü 5 B (Berlin, Belgrad, Bosfor, Bağdat, Bombay) hayaline kapılırlar. Karşı cenahta İngiltere, Rusya, Fransa, Sırbistan, Romanya, Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Karadağ gibi denizci devletler vardır. Buna rağmen harbe girer, risk alırlar. Ki Almanya ile Avusturya'yı saymazsanız sadece Macarlar ve Bulgarlar vardır yanımızda. Hani çocuk olsa düşünür, taş atmaz kuyuya.

Abdülhamid Han'ın açtığı mektepler mezun vermiş, demir yolları açılmış, limanlar nispeten girmiştir hizaya. Sanayi için gerekli unsurlar "ham madde, nakliye, yetişmiş insan gücü" hazırlanmıştır sabırla. Petrol desen bizde, kömür desen dağlarca. Artık, biz de katılabiliriz sanayi inkılabı yapanlar arasına.
İttihatçıların aklı kanda baruttadır, seferberlik ilan ederler ne aceleleri varsa. Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Harbiye Nazırlığı da uhdesinde kalmak üzere, Dördüncü Ordu Komutanı yapılır ve Filistin-Arabistan umumi valiliğine tayin edilir ivedi kaydıyla.
Enver Paşa ondan "Mısır'ı almasını" ister. "Derhâl!"
-Başüstüne Paşa'm.

İstanbul'dan bakarsanız ne vardır yani bunda Alt tarafı kanalın iki yanındaki setler topçu ateşiyle yıkılacak, su yolu tıkanacak, gemiler sıkışıp kalacak, askerlerimiz Süveyş'i aşıp Mısır'a vasıl olacaktırlar. Yerli halkı ayaklandıracak, İngilizleri kovacak ve bayrağımızı asacaktırlar o kadaaaar.
Hem Alman kurmayları derslerine çalışmış olmalıdırlar, kim bilir ne taktikler, ne silahlar...

Haydarpaşa İstasyonu'ndan merasimle uğurlanan müstakbel Mısır Fatihi Cemal Paşa; "Vazifemin ehemmiyetine vakıfım" der, "ve ne büyük müşküllerle karşılaşacağımızı biliyorum. Hiçbir fedakârlıktan çekinmeyeceğiz. İcabında kanalın sularını bedenlerimizle dolduracak, yol olacağız arkadaşlara. Şüphesiz onlar cesetlerimize basarak Mısır'a girecek ve İslam ülkesini İngiliz tasallutundan kurtaracaklar!"
"Yaşa var ol" nidaları, alkışlar...

KIŞLADA DA MI KIŞLASA

Paşa Şam'a ulaşınca Damascus Palas'ta karargâhını kurar. Yediği önünde yemediği ardında, krallar gibi yaşar âdeta.

Ferik Zeki Paşa ikaz etme lüzumu hisseder; plansız, teçhizatsız bir seferin mahzurlarını sıralar. Bir deveyle en fazla altı dolu teneke taşınır. Ordunun sadece su ihtiyacı için binlerce deve lazımdır. Biri 10 altın olduğuna göre otur hesapla. Ki piyasadan bu sayıda hayvan kaldırırsan İngiliz uyanır, tuzak kurar. Kuyuları korumak ayrı mesaidir, zehirlenebilir kolaylıkla.
Menzil Sağlık Teşkilatı kademe kademe tertip olunmalı; Dera, Cenin, Nablus, Kudüs, Halilürrahman, Birüssebi ve Hafir mevkilerinde birer hastane ve dinlenme mevkii kurulmalıdır. Hicaz Tümeniyle gelecek birlikler Maan İstasyonu'nda karşılanmalı, yedirilip içirilmeli, yatırılıp kaldırılmalı, hamamı şadırvanı olmalıdır. Asker mevcudu 90 bini aşar, muhtemelen 5'i hastalansa, 5 bin yatağa mal olur sana. İlaç hekim ve tıbbi malzeme... Onları sorma.

MASRAF KESİR

Askere günde 600 gram peksimet, yanında hurma, zeytin, çay verilmeli; 1.500 deve, 850 beygir, 330 manda ve öküz, 200 ester ve mekkâre (katır ve merkep) doyurulmalı, sulanmalıdır. Her biri beşer kilo arpa yiyecek olsa günde 15 tondan fazla.
Savaş için cesur insan kadar para da lazımdır. Çok para, pek çok para!

Şüphesiz paşalar vakıftır buna ama nedendir bilinmez, hevesle atılırlar maceraya.
Almanların tek derdi İngilizleri Kanal'da oyalamak, Garp cephesinde sıkışan çocuklarına nefes aldırmaktır. İmha olacaktırlar yoksa...

Yeri gelmişken söyleyelim Çanakkale Savaşı'nın gereğinden fazla uzaması da bu yüzdendir. Liman Paşa bilerek isteyerek gedikler bırakır, çıkarma yapmalarına göz yumar. Sonra onları sökebilmek için "ileri" der Türk çocuklarına.

Doldur boşalt! Doldur boşalt! Analar aslan doğurmaktadır nasıl olsa.

Hasılı Cemal Paşa yola çıkar Erkânıharp Reisi von Frankenberg ve müşaviri von Kress yanı başında.
25 bin kişilik Osmanlı kuvve-i seferiyyesi 15 Ocak gecesi Gazze - Birüssebi mevkiinde toplanıp ilerler batıya. Sağ kol müfrezesi İzmitli Mümtaz Binbaşı emrinde el-Ariş - Düeydar üzerinden, sol kol Kuşçubaşı Eşref komutasında Kal'atü'l-Nahl üzerinden, Mersinli Cemal Paşa ise iki Tümenle tam çölün ortasından. Meşakkat ve mahrumiyete rağmen Tih Sahrası'nı aşar, 3 Şubat gecesi Timsah Gölü ile Acı Göl arasından kanala vasıl olurlar.

RÜYADAN KABUSA

Paşa'mız beyaz bir küheylana binmiştir, bir havalar, havalar! Sanki müstakbel Mısır Sultanı Kahire kapısında.

Süveyş öyle anlatıldığı gibi dar ve sığ değildir; adamı defalarca boylar, genişliği yer yer 100 metreyi aşar.
Cemal Paşa İngilizlerin 200 bin asker, dikenli teller, zırhlı gemiler ve mitralyözlü trenlerle tahkimat yaptıklarından bihaberdir. Birlikleri bekletmeden cepheye sürer, talimli köpekler havlamaya başlar, düşmanı uyandırırlar.

Elimizde dumbaz denilen küçük teknecikler vardır, çalakürek ilerleriz karşıya. Ancak, İngiliz kanala paralel demir yolu döşemiştir, anında biter, ateş açar. Dumbazlar delinir, batar. Kıyıya ulaşanlar da (600 nefer) şehit ya da esir olurlar. 1.410 çocuğumuzu kaybederiz ilk anda.

İngiliz kayıpları ise sadece 25 ölü ve 150 yaralıdan ibarettir. Ki onlar da Hintlidir kale alınmaz.

PİŞKİNLİĞE BAK!

Bu şartlarda kanalı zorlamak intihardır, lakin von Kress aşabileceğini iddia eder inatla. Emrine 10 bin evladımız verilir. Netice

Tabii ki hüsran! (26 Temmuz 1916)

Cemal Paşa döner, karargâhını tekrar Şam'a kurar. Bir nevi askerî validir, astığı astık, kestiği kestik, düşman kazandırır mebzul miktarda.

Von Kress ilerleyen yıllarda "Türklerin muahedeye bağlanmaları için kan dökmeleri lazımdı" diyecektir, "sırf bu yüzden ısrar ettim onlara!"