Bilmiyor gülmeyi sakinlerin binde biri;
Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada
Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür;
Mavi bir gölde elem katrasıdır Yassıada
Faruk Nafiz Çamlıbel
İklim İstanbul'da neyse o, biraz Karadeniz, biraz Ege, azıcık Akdeniz hatta. Kışları ılık ve yağışlıdır yazlar sıcak.Baharda yeşillenir, çiçeklerle bezenir. Kekik, lavanta gibi kokulu nebat içinizi açar, ohh miss şerbet gibi gelir âdeta. Al çiçekli zakkumlar da görüntüyü kurtarır bu arada.
Hususi bahçelerde her türlü çiçek yetişir. Gül, sümbül, lale, şebboy, kasımpatı, petunya, ortanca...
Adalar fıstıklı ve fıstıksız çamları ile tanınır, mezarlıklarda selviler uzar, akasya ve ıhlamurlar gölge yapar yollara...Ayak basmayan yerler makiliktir, taş meşesi, kocayemiş, katırtırnağı, mersin, bodur ardıç serpilir aralarına.Sakız, ladin ve zeytin de vardır ama evin öz evladı mimoza. Onun yeri başka.
AH O AVCILAR
Eskiden av hayvanları da çokmuş, bitirmişiz uçana kaçana ata ata. Artık keklik, çulluk, yaban kazı, bıldırcın sürüleri uğramıyor. Bayırlarında adaçayı da yok, ada tavşanı bile kalmamış Tavşanadası'nda.
Sahillerde karabatak, çalılarda ispinoz, serçe, saka, yukarılarda kaya güvercini, nar bülbülü, sığırcık, saksağan. Ama hâkim güç kesinlikle martı ve karga, zaferlerini ile ilan ediyorlar bağıra çağıra.
Adalar elli yıl evveline kadar balıkçı kasabasıydı, iskelede ağlar onarılır, gece tekneler peş peşe akardı deryaya. O güzelim Marmara lüferleri, kofanalar, palamutlar, torikler kalmadı; zargana çinakop bile küstü, bakalım istavrit ne kadar dayanacak
Mesaisi olana kâbustur, yolu yorucudur zira. Bir gün değil, iki gün değil mehtaba çıkmak bile sıkar sonunda.BİZİM ALKATRAZ
İşte bu yüzden hapishane yapılır. Bizans imparatorları tahtını tehdit eden hasımlarını sürer, tıkar zindana.
Henüz 4. yüzyılda İmparator Filavius Lulius Valens, Ermeni Başpatriği 1. Nerses'i kodese kapatır mesela.Bizans liderlerinden İoannis Orfanotrofos rakibi Konstantinos Dalassenos'u sürer ki bir nevi Alkatraz diyebilirsiniz ona. Derken İmparator Teofilos Platea Manastırı'nı kurar. Rahip İgnatios, sürgünden kurtulup patrik olur Kırk Azizler adında bir kilise yaptırır (860). Devlet, kilisenin altındaki mahzen ve dehlizleri zindan olarak kullanır, bu yüzden ruhanilerin arası açılır.Adaya sürülenler sıradan insanlar değildir, prenstir, naiptir hatta imparatordur zamanında. Malazgirt'te yenilen Romen Diyojen'i de buraya kapatırlar. Kızgın demirle gözlerine mil çeker dünyasını karartırlar (1072).Yaa senin ne işin var İstanbul'da, otur Alpaslan'ın yanında, paşalar gibi yaşa.KATOLİK DEME ONLARAHaçlı seferleri esnasında Venedik Doju Enrico Dandolo Ortodoks Manastırı'nı basmakla kalmaz, adalarda ne varsa çalar, boylu boslu gençleri, kaşlı gözlü kadınları götürür yanında (1204).
Adalar malum her yanı deniz, açıktır hücuma. Nitekim Rus, Giritli ve Eğribozlu korsanlar gece gelir yağmalar. Tuttuklarını zincire vurur, esir pazarlarında satarlar. Gücü kuvveti yerinde olanları çakarlar forsaya.
Bir tek Büyükadalılar kalesine güvenip diklenir, Osmanlı önünde duramazlar.BİR ŞATOSU EKSİKTİ
Yıl 1859. İngiltere Büyükelçisi Henry Bulwer Yassıada'yı satın alır, sahilde mimar Konstantin Dimadis'e bir şato yaptırtır. Bir konak da tepeye kondurur, eski manastırın yıkıntıları arasına. (Şu an Oramiral Sadık Altıncan Kütüphanesi)