Bakın bu eksi ikilere düşen havalarda iki santimetre kar için verilen tatiller doğulu çocukların canını sıkıyor. Onlar aylarca eksi yirmilerde ve dizlerine varan karla boğuşuyorlar.
Çocukluğum Ümraniye'de geçti, atmışlı yıllarda iyi kar yağardı Çamlıca yamaçlarına. Namazgâh ve Çakmak'ta tipi çukurları düzler, sahra çarşaf gibi olurdu âdeta. Bir basarsınız dizinize gelir, bir basarsınız belinizi aşar. Sizden önce birileri yürümediyse derinliğini bilemezsiniz asla.Kar yağdı mı fırınlar işi bırakır, bu yüzden üç beş günlük ekmek alınır istiflenirdi kenara.Vatandaş kış bitmeyecek zehabına kapılır, büyük bir telaşla bakkalları yağmalar. Bulgur, pirinç, bakliyat ve paket paket makarnaZararı var mı Yok.Amaaan nevalen olsun da kenardaBunlar biraz da tek parti yıllarından kalma alışkanlıklar. Sanki kıtlık başlayacak fiyatlar artacak. Kar beyazı "üç beyazı" düşürecek karaborsaya.İSTANBUL NEÇİ, ERZURUM YAYLABeş kış da Erzurum'da geçirdim, orası cidden soğuk ve işler daha fazla. Kar yağdı mı çatıya çıkacak ahşap küreklerle sürüp atacaksın aşağıya. Kar bildiğiniz gibi değil. O pamuk öbekleri ıslanınca felaket ağırlaşırlar. Yağar donar, yağar donar, çatıyı çökertir sonunda. Ya da Allah muhafaza aşağı kayar, yayaların başına.
Düşünün sabah arabanızın başına gelmişsiniz, baksanız ki tepesine buz düşmüş, camlar patlamış hurdaya çıkmış âdeta.Malum soğuk akülerin gücünü emer, marş basmaz. Zaten depodaki mazot da donmuş pelte olmuştur, akıcılığı kalmaz. Kamyoncuların tavaları vardır içine üç beş meyve kasası kırar yakarlar. Kartel ısınınca borular içinde yakıt harekete başlar.Ama siz bunu benzinli vasıtada yaparsanız iyi demezler. Bummm uçar, berhava!ELHAN-I ŞİTA (Kış Nağmeleri)
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen kuş gibi karlar
Doğuda mahallî evler toprak damlıdır, birkaç çürük direk (ekseri kavak) üç beş yamuk hatıl tonlarca toprağı sırtlar. O toprak asla ıslanmayacaktır, yoksa akıtır. İhmal ederseniz ıslanır ağırlaşır iner başınıza. Bu yüzden karları sıyırıp atacak ve loğ denen taş merdanelerle toprağı sıkıştıracaksınız ki sızdırmaya.
Kışın şebeke donar, genleşen buz boruları yarar iş açar başınıza. Onun için hareketi kesmeyeceksin, koy altına bir kova, bırak aksın damla damla. Yoksa pürmüzle ısıtacaksın, gönlü olur da açılırsa.
O yıllarda İstanbul'daki vakıf arsalarının alayı mahrukatçıydı, henüz inşaat malzemesi ve oto yıkamaya dönmemişlerdi daha.
Kar düştü mü el ovuşturur, anasının nikâhını isterler, ıslak oduna. Meşeler yosun tutmuştur, yağmurda yata yata. İtiraz edemezsin iki çeki yerine bir alır soba arkasında kurutursunuz o saatten sonra.Gece boyu yanan sobalar, mangallar bazen devrilir yangın çıkar. 1929 yılında 55 gün devam eden kar sokakları geçilmez eder, ne tren, ne vapur, Haliç bile donar.Bostancı, Beykoz, Bakırköy ve Sarıyer gibi kenar muhitlerle (!) irtibat kopar. Karadeniz'den boğaza tekne büyüklüğünde buzlar gelir, fotoğraf meraklıları üstüne sandalye atar, nargile keyfi yaparlar.Derken Tatavla'da (Kurtuluş) Aya Dimitri Kilisesi'nde yangın çıkar, evlere de sıçrar. Su yok ki atasın, hepsi donmuş, yüzlerce mesken telef olur o arada.Düşünün kurtlar Beşiktaş'a iner, çarşıyı basar, gasilhanedeki cesetlere sulanırlar.
17 Ocak 1935 günü hükûmet emriyle kar topu oynamak yasaklanır. Fitne fesatlar içine buz koyabilir zira.MERMERLER KAYINCA
Rahmetli Enver Ağabey'in hatıralarından okumuştum 1954 Şubat'ı. Yetim kadrosundan Kuleli'ye gelecek leyli okuyacak. Elinde tahta bavul, Haydarpaşa'da iner, "Kuleli ne yanda" diye sorar. Bir kadıncağız Beykoz tarafına gitmek üzere taksi tutmuştur, "gel evladım" der, oturtur şoförün yanına. Nasıl kar buz, otomobil Çengelköy'e varır ama kaya kaya.
İner baksa ki deniz bembeyaz. Meğer Tuna Nehri'nin getirdiği devasa buz parçaları Boğaz'ı tıkamıştır o sıra.Okulun mermer basamakları cam gibidir, basar ve kayar. Bavul bir tarafa, kendi bir tarafa. Kolu incinmiştir ya "sen sakatsın" deyip okula almazlarsa Kanlı elini saklar ama nöbetçi Selahaddin Yüzbaşı'nın gözünden kaçmaz. Revire götürür sardırır, çay çorba getirtir, hâlini hatırını sorar baba şefkatiyle.Biliyor musunuz ömrü boyunca dua eder, o müşfik komutanına.MAHSUR KALANLAR1963 kışı bütün dünyada sert geçer. İstanbul eksi 14'leri görür mesela. Yine elektrik su kesilir, aç kurtlar dolanmaya başlar.
Edirne-İstanbul seferini yapan tren mahsur kalır, onları haberleştirmek için güçlü bir arazi aracıyla yola çıkan üç meslektaşımız Çatalca'da yolda kalır ve donarak hayatını kaybederler genç yaşta.