İspanya'dan atla hacca! Kâbe yollarında kumlara batmaya

Yola çıktıkları kıyafeti değiştirmez, yıkar paklar ama sökükleri öylece bırakırlar. Bu urbalar ruz-i mahşerde şahid olacaktır onlara...

Rafael Hernandez Mancha Sevillalı bir ailenin çocuğudur, çobanlık yaparlar. Babası 5 oğlunun da yüksek tahsil görmesini arzular. Ağabeyleri bir yerlere girer başlar, onun ise subay olmasını ister ısrarla. Çünkü harp okulu bedavadır ve maaşları dolgunca. Rafael'in gönlü ise coğrafyacılıktadır. Nitekim dilediği fakülteyi kazanır, çok okur çok araştırır. O sıra eline geçen bir Kur'ân-ı kerim tercümesinde dağlara denizlere ve yıldızlara dair çarpıcı bilgilere rastlar, İslam'ın hak din olduğundan şüphesi kalmaz.

Mezun olunca akademik kariyer yapmak ister, ancak talip rakip çoktur, bir yarış ki kıyasıya. Açar ellerini "Ya Rabbi" der "Şu imtihanı kazanırsam eğer Müslüman olacağım ve hacca gideceğim at sırtında!"

İmtihanda bildiği yerlerden çıkar, sular seller gibi yazar, inanır mısınız tam 24 sayfa.
Nitekim kazanır ve sözünde durur Müslüman olur, Abdullah adını alır. Evet namaz kılar, oruç tutar ama kendi başına, bazı şeylerin farkında değildir hâlâ. Bir gün iftara çağırdığı Faslı arkadaşı sosisleri gösterip sorar: "Bunlar ne Abdullah"

- Sosiiis.

- Ama domuz eti helal değil ki İslam'da!

Demek öğreneceği çok şey vardır daha. Böyle tek başına olmayacaktır, Sevilla'da 12 asırlık bir cami kalıntısında kelime-i şehadet getirir, kucaklaşır Müslümanlarla.

HEPSİ ARZULAR AMA...

Abdullah Mancha mesleğine âşık bir insandır, nitekim yükselip profesör olur zamanla. Yıllar geçer ve tekaüde ayrılır. İşte şimdi adağını yerine getirebilir rahatlıkla.

Abdullah atla hac fikrini arkadaşlarına da açar. Heyecanlanırlar, bir anda 15 kişi olurlar. Hatta hep birlikte çıkıp dağ bayır gezer prova yaparlar, 750 km yol aldıkları hâlde zinde kalmışlardır, olacaktır galiba.

Bir Suud ajansı da sponsor olur, masrafları üstlenir. Ne istersin daha.

Ancak haydi deyince herkes davranamaz, bir sürü mania. Abdülkadir Harkassi Aidi haricindekiler müsait olamaz.

Suudlar da sponsorluktan cayar bu arada.

Gelelelim Tarık "Durun ben bir hanıma söyleyip geleyim" der, döner "hazırım arkadaşlar, çıkabiliriz yola." Şipşak beş dakikada.

Yine Abdullah'ın evinde inşaat işleri yapan Faslı Şuayb "sakın beni almadan gitmeyin" der ve ticari arabası ile katılır kervana. Kalınacak yerleri o ayarlar, atların da dinlenebileceği mekânlara bakar. İyi bir aşçıdır, parmaklarını yedirir insana.

Ve çekerler besmelelerini, tevekkeltü alallah!

ENDÜLÜS'TEN HİCAZ'A

Endülüslüler hacca Kuzey Afrika üzerinden gider aslında. Ünlü Seyyah Belensiyeli (Valansia) İbn-i Cübeyr "Rihletü'l-Kinânî"de (seyahatname) onu anlatır okuyucularına: "Endülüs'ten Hicaz'a!"

Belki İbn-i Batuta da ondan özenir, seyyahlığa.

Ancak Fas Cezayir arasındaki kara yolu sıkıntısı hayallerini yıkar. Avrupa hattına dönerler son anda. "Vardır bunda da bir hayır" deyip, atlarlar atlarına.

İspanya memleketleridir zaten, kolay geçerler, Fransa'da müşkilat başlar.

Kuzey İtalya'da kaldıkları çiftlik evinin sahibi duvarları Mussolini resimleri ile donatmış bir faşist eskisidir. Adam "hac yolcusu" olduklarını duyunca tavır koyar "ben İslam'a karşıyım" der açıkça... İlerleyen günlerde yumuşar, pişmanlık yaşar. Müslümanları böyle bilmezdim deyip özür diler hatta. Şimdi her gün telefonla arayıp hatırlarını soruyor "neredesiniz" deyip maceralarını dinliyor.

HİDAYET ALLAH'TAN

Bir başka İtalyan ailesi ise onların hevesinden samimiyetinden rızayı ilahi için göze aldıkları seferden etkilenir. Müslümanların Hazret-i İsa ve Meryem Validemize olan hürmetlerine şaşarlar. Bir gün cemaatle namaza hazırlanırken "biz de katılabilir miyiz" diye sorarlar.
Elbette, hay hay! Avrupa yolu da hayırlı olur, Slovenya ve Hırvatistan'da da tebliğ sansı bulurlar. Bosna Hersek ise bambaşkadır. Dizginlere yapışan "bize buyurun" der evine davet eder ısrarla. Novipazar (Sancak Bölgesi) Boşnakları ona keza. Herkes konuşmak tanışmak ikramda bulunmak ister. Harçlık vermeye kalkarlar, hâlleri vakitleri yerinde değildir oysa. İtiraz etseler de ceplerine çizmelerine hayvanın eyerine sıkıştırırlar. Yeni evlenmiş bir çift henüz kullanmadıkları dairelerini onlara açar. Eve girer montlarını çıkarırlar her taraflarından banknotlar dökülür, halının üstü yekpare parayla dolar. Sayarlar bin avroyu aşar.