Halk fırkası rant kavgası

CHP'liler Dikmen ve Çankaya'daki arsaları kapatmış, Terakkiperverler ise yatırımı Etlik civarına yapmıştır. Acaba kim kazanacaktır

Çubuk Barajı

20. yüzyılda imparatorluklar yıkılır, meydan ulus devletlere kalır. Yeni hükûmetler slogan peşinde koşar, ideolojiyi öne çıkaran başkent projeleri hazırlatırlar.

Ankara da çağdaş cumhuriyetin modern yüzü olacak, danslı cazlı balo salonlarıyla donatılacaktır bundan sonra.

Peki Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğuna 16 asır merkez olan İstanbul varken niye Ankara

M. Kemal "Başkent her türlü hücum ve saldırıdan azade bir yerde, memleketin ortasında olmalıdır" der "bir geminin topundan telaşlanacak mıntıka hükûmet merkezi olamaz!"

Artık hiçbir yer emin değil, tayyarelerin menzili arttı. Balistik füzeler 10 bin km öteden (denizden, denizaltıdan) hedefi vuruyor.

Neyse gelelim mevzumuza... 1924-25 arası hazırlanan Lörcher Planı nüfus artışı sebebiyle (ki henüz 20 bindir daha) kifayetsiz kalınca yeni bir şehir planı için 3 ecnebi mimar davet edilir Ankara'ya.

Alman Hermann Jansen, Alman Joseph Brix ve Fransız Leon Jausseley.

Üçü de hevesli ve iştahlıdır, cihan harbinden sonra ortalık çöle dönmüştür, iş aslanın ağzında.

Bunlardan birer ön rapor alınır, sonra aralarında yarıştırılır, neticede Yahudi Hermann Jansen de karar kılınır ne buldularsa

PRUSYA'DAN APARMA

Hermann planlamasını yaptığı şehre sadece 6 kere gelir, topoğrafyadan (engebelerden) bihaberdir. Hepsi bir yana Türkleri tanımaz, tanımaya çalışmaz. Osmanlının mimari mirasını kale almaz. Ankara'yı "Küçük Berlin" yapacaktır aklı sıra.

Adı geçen mimar kişisi Ankara nüfusunun 1977'de 300 bine varacağını hesaplayacak kadar basiret ve feraset (!) sahibidir.

Bizimkilerin de aksiliği işte, söz dinlemez, 3 milyonu bulurlar ne aceleleri varsa

Yaaani on misli yanılmak için de bayağı okumak lazım, cehaletin bu kadarı diploma ve kariyerle olabilir anca.

Hasılı mesken, gıda, sağlık, eğitim, ulaşım, su, elektrik, trafik, park, otopark meselesi prematüre doğar, şehir dumura uğrar.

Melih Bey gelinceye kadar Esenboğa Havaalanı ile şehir arası briket ve tenekeden mamul gecekonduların işgalindedir. Yabancılar "vah vah" der, hâlimize acırlar.

EKSEN KAYINCA

Yeryüzündeki bütün Türk şehirleri Kâbil, Aşkaabat, Taşkent, Semerkand, Almaatı batıya akar, arsayı maşrıktan değil mağripten alan kazanır daima.

Bizim tarih fukarası ise şehri güneye çekmeye uğraşır boşuna. Millet ona kulak asmaz, sular yatağına akar.
Jansen Ankara Kalesi'ni "kentin tacı" kabul eder etrafını yeşillendirmeye kalkar. Hâlbuki tarihî eser doludur, cumbalı evler, camiler, medreseler, çeşmeler, sebiller, türbeler, hanlar, hamamlar...

Bilmem o muhteşem Aslanhane Camii'ni görme şansı oldu mu acaba

Bakanlık binalarını yerleştirilirken Ankara Sivas demir yolunu dikkate alır. Metro ve tramvay üzerine kafa yormaz.

Hâlbuki İstanbul yarım asır evvel tramvay ve tünelle tanışmıştır. (Bağdat, İskenderiye, İzmir ve Selanik ona keza)

Uydu kent hususunda da adım atmaz, Ankara o yıllarda küçüktür oysa, dilediği gibi arsa üretebilir sağda solda.

Avrupa şehirleri motorlu vasıtalardan evvel planlandıkları için bilahare sıkıntı yaşar. Ankara bu mevzuda şanslıdır ama şansını kullanamaz.

Ankara Kalesi

OSMANLIDA MEZRA MIYDI

Sanıyoruz ki Osmanlının Ankara'sı kuru bozkır, toz duman. Hâlbuki 1907 Vilayet Salname-i Resmisi'ne göre büyük bir Hükûmet Konağı ve Belediye binası vardır. Düyûn-ı Umûmiye ve Reji İdaresi, Darü'lmualimin, Hamidi Mekteb-i Sanayi, Mekteb-i İdadî-i Mülki, İnâs (kız) rüşdiyyesi, 2 zükur (erkek) ve 2 inâs mekteb-i ibtidâîsi, 65 sübyan mektebi, çoban mektebi, Rum, Ermeni, Katolik ve Yahudi etfaline mahsus 8 mektep, 19 kıraathane, Bank-i Osmanî, Daire-i Askeriyye, 6 karakol, 2 Kışla, Gureba Hastahanesi, saat kulesi, 32 cami-i şerif, 12 mescit, 27 medrese, 11 tekke, 17 türbe, 12 kilise, millet bahçesi, 33 han, 5 hamam, 21 fırın, 105 çeşme, 2188 dükkan, 260 mağaza, 12 değirmen, un fabrikası, 10 kiremithane, 8 yağhane, postane, telgrafhane, tren istasyonu, yollar, depo ve ambarlar, matbaa, mezbaha... 6.518 hanedir, demek ki nüfus 30 bin civarında...

Bahçelievler
HACI BAYRAM MUHİTİNİ BARA PAVYONA BIRAKTI

UZAKTAN KUMANDA

Jansen'in aklı az katlı evlerdedir (bkz Bahçelievler), hâlbuki bunlar bir süre sonra ayakbağı olacak devredilecektir yık-satçılara.

Mimarımız RWTH Aachen'de şehir planlama eğitimi aldıktan sonra Prusya Sanat Akademisinde çalışır. Berlin-Charlottenburg Teknik'te fahri olarak ders verir sonra.

Başta Berlin olmak üzere Köln, Rendsburg, Halberstadt ve Husum gibi şehirlerin planlamasına katılır. Tarihî eserlere korumacı yaklaşır. Hâlbuki Ulus Zincirli Cami civarında Roma eserlerini dağıtır, Hacı Bayram gibi mütedeyyin muhiti bırakır bara pavyona.

Ankara'nın yanı sıra İzmir, İzmit, Gaziantep, Tarsus, Adana, Ceyhan'a da parmak atar. Mersin'de çok dinli bir mezarlık kurar, niye ihtiyaç duyduysa

Çizimleri Almanya'da hazırlar, kopyaları postayla yollar. Orijinalleri akademide kalır, Adanalılar gider isterler "Nayn" cevabı alırlar.

HARAAAP ETTİK ON YILDA

Kolay değil tabii zaman zaman elitlerle sürtüşmek zorunda kalır. Birileri kentin Etlik yönünde gelişmesine şiddetle karşı çıkar. Soracaksınız niye

Çünkü Halkçılar Dikmen ve Çankaya'da arsa kapatmışlardır, Etlik bağları ise Terakkiperverlere yarar. Bu arada Eski Ankara Valisi Merhum Abid Paşa'nın arazilerini kapışırlar bedavadan ucuza.

Planlar delinince Jansen köşke çıkar. "İmzamı silebilirsiniz" şeklinde tavır koyar Çankaya'ya.

Kime atarlandığının farkında mıdır acaba Amca kendini Almanya'da mı sanır yoksa

Bırak M. Kemal'e, Nevzat Tandoğan'a bile gücü yetmez. Saylavımız "mimarlığı ecnebiden mi öğreneceğiz" der kapıyı kapar. Kemalist Ali Çetinkaya da muhalif cenahtadır. Üstelik köşke rahat girer çıkar, kuyu kazabilir icabında.