"Hoşçakal" demiştim Azeri kardeşim sordu: Çakalın nesi hoş ağam, düşmedi aklıma
Hocam filan padişah hakkında birkaç satır karalar mısınızBen kimseyi karalayamam karrdeşim, hele bir padişahı asla!Bak azizim, kalemini satmayacaksın!-Ama ben kırtasiyeciyim abi.-Sat, anasını satiym o zaman!
Buyurun ne bakmıştınız
-Atkılı fırça.
-Atkılı mı
-Hayır at kılı!
-Tamam sarıverin o zaman
-Sarıyorum
-Sarı verin demiştim, bu mavi.
Senin birader n'apıyo ya
-N'apsın oturuyo.
-İyi bigün gidelim oturmaya.LÜGATLE ÇÖZÜLMEZ
Genç şehzade henüz tahta kurulamadan
"Tahta kurulamak" Yabancı nasıl çözsün şimdi lügate baka baka.Mirim gözünüz kızarıyor.-Kız mı arıyor Yok canım daha neler, size öyle geliyor.
Alo! Buyrun tankersarper!
-Ne dedin
-Tank er komutanım Sarper.
Minibüsçü sert bir frenden sonra araya seslenir, "tırsan insin!"
Birileri iner, sorarsın "neden tırstı bunlar"
Niye tırssınlar ağam Durağın adı TIR-SAN.
Çıkarım: Nesnel vargılardan öznel Ya bırak bunları, halk def-i hacet anlayacak mevzu karışacak.ABARTMA KABARTMA
Bir de ilavelerimiz var. Dümdüz, gıpgıcır, epeski, ıpıslak, cısçıplak, dımdızlak, kupkuru, dupduru, sopsoğuk, sımsıcak
Renk parlatmayı da severiz. Mosmor, sapsarı, masmavi, bembeyaz, yemyeşil, kapkara Laplaci, bosbordo
-Yok ööle bişi ya! Uydurma!
Bazen yepyeni de yetmez, yepisyeni yaparız, vurgu üstüne vurgu. Yani ne kadar yeni anla!
Dimdirek var bi de, yol tariflerinde kullanılan. Aslı İngilizce "direct!" Lakin dimdayrek diyecek kadar kasılırsan ayıp olur vatandaşa.
Kulağımız fena alışmış. İlim-irfan, akıl-izan, Türkçe-matematik, cebir-geometri, fizik-kimya, tarih- coğrafya, kültür-sanat... Neden vatan-millet denir de millet-vatan denmez. "İndi bindi" külli hata, adam binmeden nasıl inecek acaba
Babıali yüksek kapısından, huruç edip çıkar iken, bir atlı süvariye, tesadüfen rast geldim.
Bab-ı ali zaten yüksek kapı. Huruç: Çıkmak. Atlı: Süvari. Tesadüf: Rast gelmek Çift dikiş olunca sağlama mı bağlıyoruz acaba
İntaniyeci hekim, Anadol otomobili lüzumsuz tekrar. İntaniyeci hekimdir zaten, Anadol araba. Karpuz meyvesi, güvercin kuşu diyor muyuz Eee daaa ne o zaman
Batı'da "by" desen yeter, "by by" fazla. Ama sen tek başına "güle" dersen kimse anlamaz. İlla nakarat yapacaksın güle güle, ivil ivil, fıkır fıkır, hüngür hüngür, lapa lapa.
Danilo mükemmel yerine "mükel mükel" derdi, artık şefimiz ne anladıysa.
Hemfikir, hemcins, hemdert, hemhâl aynı mantıktan gelir, peki hemşeri
What Şeri de ne ya
Musahip ile muhasip (biri sohbet, öbürü hesap ehli); muharebe ile muhabere (biri harbetme öbürü haberleşme), delalet ile dalalet, hafriyat ile harfiyat, tazminat ile tanzimat, teşrifat ile tefrişat, tenkisat ile tensikat ekseri karıştırılır.
- Peki n'olur karışırsa
- Hiiç "inkılâb" değiştirmek, "inkılap" ise kelpleşmek köpekleşmek! Hadi kullan sıkıysa!
Çay ocağına bakan Faik abimiz "porselenden personele" der neşeli olunca. Beli ağrıyan yaşlıya sorarsan "tevellüdden mütevellid" diyecektir sana.
Tehacüm hücum etme, tehaccümde bir "c" fazla. Eşkâl şekilden gelir (şınkefle) eşgal külli hata.
Cumartesi ve pazartesiye isim koymak zor muydu Salıtesi niye yok o zaman
Türkçe ekler manzumesidir, "Balıkesirlileştiremediklerimizden misiniz" Burada 13 parça ilave edilmiş, sana bana sıradan geliyor da yabancı nasıl toplasın Nereden bilsin hangisi önce, hangisi sonra
Hastane, pastane, postane ve eczanenin haneleri gitti tımarhane, kıraathane, hapishane duruyor hâlâ. Bilmem hane berduşlar ne yapacak bu durumda
Bir de hoşlanılan ve kıl olunan tabirler var. Koçum diye hitap edersen kabarır, koyun dersen kızarlar. "Vayyy çılgın" kurulur, "vayyy azgın" kırılırlar. Bihuş, mecnun desen iltifat sayar. "Deli, manyak, çatlak, tahtası oynamış, şanzımanı dağıtmış, balata sıyırmış" desen dava açmaya kalkar.