Ekonomimiz uyuşturucu bağımlısı

AKP iktidarının uyguladığı düşük faiz oranı, düşük döviz kuru, borçlanmaya, inşaata, yandaşa ve tüketim artışına dayalı enflasyonist ekonomi politikaları, üretimde kaliteyi, verimliliği ve rekabeti zayıflattı, ithalatı patlattı, gelir dağılımını bozdu, zengini daha zengin ederken Türkiye'de yoksulluk sosyal yapımızı tehdit edecek düzeyde derinleşti. Cari açık ve bütçe açığı aldı başını gitti. Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) Mayıs 2023'te 700 baz puan seviyelerini gördü. Diğer bir ifadeyle Türkiye ekonomisi kredibilitesi olmayan, yabancı yatırımcının gelmediği, dışarıdan ancak büyük maliyetlerle borçlanabilen bir ülke ekonomisi haline geldi. Üstelik OECD'ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Türkiye'yi karaparanın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu için gri listeye aldı. Olup biteni sürekli tekrar etmezsek yapılan hatalardan ders çıkaramıyoruz ve uyuşturucu bağımlısı gibi tedavi olmakta zorlanıyoruz.

Haziran 2023'te göreve gelen Mehmet Şimşek, "Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır" diyerek eski politikaları tasfiye etmeye girişti ancak kademeli geçiş yaklaşımıyla, siyasi iradenin tam desteğini alıp almadığı hep şüphe oluşturduğu için iki arada bir derede kalmaya devam etti. Politika faizi yüzde 8.5'ten yüzde 45'lere çıktı ama hâlâ gerçekleşen enflasyon (Şubat TÜFE yüzde 67.07) oranının çok altında, mevduat faizleri negatif getiri sağlıyor. Türk Lirası'nda kalmak hâlâ rasyonel zemine kavuşmadı. Yurttaşlar ya geçinemiyor ya da elinde en küçük tasarrufu olan onu hemen harcamaya çalışıyor; daha fazla imkânı olan döviz alıyor, altın alıyor ya da gayrimenkul alıyor. Merkez Bankası'nın Mart 2024 "Piyasa Katılımcıları Anketi" sonuçları, katılımcıların her ayki yılsonu dolar kuru ve TÜFE tahminlerinin kademeli olarak arttığını gösteriyor.

PİYASALARDA TEDİRGİNLİK ARTIYOR

Geçen hafta piyasalarda belirgin bir tedirginlik ortaya çıktı, dövize talep geldi, kurlar yükselmeye başladı. Herkes neler olduğunu anlamaya çalışırken Merkez Bankası kuru tutmak için 8 Mart ile biten haftada piyasaya yaklaşık 8.4 milyar dolarlık net döviz satışı gerçekleştirdi ve zorunlu karşılıkların bloke olarak tesis edilmesi uygulamasına gitti. Böylece TL likiditeyi sıkılaştırmaya, mevduat faizlerinde yükseltici etki yaratmaya çalıştı. Büyük resme baktığımızda piyasalardaki gelişmeler ortaya çıkan tedirginliği haklı çıkarıyor.

BDDK verilerine göre, 8 Mart ile biten haftada döviz mevduat hacminin 5 milyar 941 milyon dolar artarak 207.1 milyar dolara yükseldiğini gösteriyor. KKM'den çözülen paraların bir kısmının da dövize yöneldiği anlaşılıyor. Ayrıca yabancıların 8 Mart ile biten haftada hisselerden 293 milyon dolar, tahvillerde de 265 milyon dolarlık çıkış yaptıkları gözlendi. Merkez Bankası'nın toplam brüt rezervleri 8 Mart haftasında 130.5 milyar dolara inerken, net uluslararası rezervleri sınırlı artarak 20.8 milyar dolara yükseldi. Bunda bankalardan swap olarak alınan dövizin ve altın değerlemesinin etkisi oldu. Tüm swaplar hariç net rezervler ise eksi 53.9 milyar dolara sert geriledi.