Müslümanların ortak ilkesi, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an-ı Kerim ile gerçekleşir. Kur'an bütün sadeliği, tazeliği ve muhkemliği ile geldiği gibidir.
Kur'an-ı Kerim hakkında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize, Rabbimiz Allah Teâlâ; Gerçekten Biz sana ağır bir söz indireceğiz, (buyurdu.) (Müzzemmil:735) Bu "ağır söz" aslında tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Çünkü kâfirler de Müslümanlar da hepsi kevnî kanuna tabidir. Kur'an bunları incelikleri ile dile getirir. Hiç kimse bu kevnî kanunun dışında kalamaz ve tasavvur da edilemez.
Yalnız insan değil, her canlı hatta her şey o kanun gereği var olur, yine o kanun gereği varlığını sürdürür. Sonunda yine o kanun gereği bir ecel ile sonsuz zaman bilgi işlem merkezine yerleştirilir. İşte bu kanun hiçbir amansız zâlim kâfiri dahi devre dışı bırakmaz, hükümranlığı dâhilinde bulundurur. Evet, hiç kimse bu kevnî kanun dışında mülahaza edilemez. O halde kâinat denilen varlıklar âlemi ancak tek bir Kudret olan Allah'ın yönetim ve kontrolü altındadır. Varlıklar tümü ile yalnızca O'nun elindedir.
"Tevhid bilincinin" bu düzeyde algılanması gerekmektedir. Tabii hiçbir Müslüman başıboş değildir. Bu kadar yüksek değerde "ortak ilke" başka hiçbir sistemde yoktur. Bunun aksi aklen, fikren ve mantıken yoktur ve mümkün de değildir. Zikir ibadetinde bile "Tevhid bilinci" gönüller dünyasını kaynaştırarak birleştirir.
O adamlar ki, onları ne bir ticaret, ne de bir alışveriş, Allah'ı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar, bir gününün azabından korkarlar ki, o günde kalpler ve gözler korkudan fokurdayacak gündür. (Nûr:2437) Şu yiğit yürekli adamlar, ibadetin en hassas noktasında kendilerini ve hayat tarzlarını zikir ibadeti gibi bir ameli salih ile birleştirip kıvam kazanırlar.
Onlar kulluk kıvamının zirvesine yükselirler. Rabbimiz de onların manevi atmosferlerini daima açık tutar. Gönül dünyalarını mübarek emirleri ile besler;
Ey müminler! Sizi ne mallarınız, ne çocuklarınız, Allah'ı zikretmekten, alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar hüsrana sürüklenenlerdir. (Munafikûn:639)
Devamında aralarına "su sızmayacak" kadar bütünleşmiş, kenetlenmiş, kardeş, sırdaş ve dost olmuş Müslümanları nasıl değerlendirdiğini manidar bir ifade ile dile getirir; Gerçekten Allah, kendi yolunda aksamı birbirine kurşunla kenetlenmiş bir bina gibi olup saf bağlayarak çarpışan kullarını sever. (Saf:614) Görüldüğü gibi Müslüman kitlelerin tek ortak ilkesi Kur'an, ümmeti, cihad ile de Allah'ın sevgisine kavuşturuyor.