İslam dini her alanda ve her hususta etkin ve kusursuz bir sistemdir. Kâinat mülkünü ve içindeki bütün varlıkları fasılasız ve ârızasız yöneten Allah'tır.
Allah hem mülkün Sahibi ve hem de hükmün Hâkimidir. O Kadiri mutlaktır. Allah, öyle Kadiri mutlaktır ki, Ondan başka mutlak kudret sahibi yoktur, olmamıştır. Yeryüzünde akıllı olarak yarattığı insanların yönetimi için peygamberler göndererek insanlar arasında etkinliğini sürdürmeyi murat etmiştir. Peygamberlerin sonuncusu olarak Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i bunun için görevlendirmiş.
Fakat daha ilk tebliğ sürecinde başta kendi amcası olmak üzere akrabaları Ona karşı koydular, tepki gösterdiler, hakaret ettiler, engellemeye kalkıştılar. Ona çok sıkıntı çektirdiler. Ona inanıp gönül verenlerden nicelerini akla hayale gelmez işkencelerle zorladılar. Fakat O bütün insanlığa örnek olarak davasından hiç taviz vermedi. Hiç geri adım atmadı. Hiç "keyfe keder" iş yapmadı. Görevini savsaklamadı.
Malayanilerle zaman geçirmedi. O bütün insanlığın kurtuluşu için yapılması gereken ne varsa onu layıkı ile yaptı. Büyük dava İslam'ı özü ile tanıtarak sunumunu yaptı. Hizmetini hiç, ona buna ihale etmedi. Davası hususunda bahane üretmedi.
Allah Teâlâ Onu bütün kullarına örnek gösterdi. Ve buyurdu ki; Gerçekten sizin için Rasûlullahda güzel örnek vardır. Bu güzel örnek ancak Allahı ve ahiret gününü arzulayanlar ve Allahı çok zikreden kimseler içindir. (Ahzab:3221) Evet Rasûlullah, her şeyde örnektir. Ancak burada Onu örnek alabilmenin çok önemli şartları vardır. Öncelikle inanan kul Allah'ı, hiç unutmayacak, zikretmeyi hiç ihmal etmeyecek. Bunu arzulayacak ve âhireti her an düşünüp hazırlıklı olmaya özen gösterecektir. Bunların ispatı olarak da Allah'ı çok zikretmesi gerekmektedir. Zikri unutan da unutulur.
Bir mümin bu muhteşem hizmet tablosunu hiçbir zaman "derin dondurucuya" bırakmayacaktır. Daima, hem de son nefese kadar İslam hizmetinden taviz vermeden devam edecektir. İslam hafife alınmaya, ihmal edilmeye müsait değildir.
Bu tür hizmetleri yapmayanlar için zamanın geri gelme imkân ve ihtimali yoktur. Biz hem Allah Teâlâ mülkünde hem de bütün dünyanın gözü önünde yavaş yavaş asimilasyon ile çürütülüyoruz. Bu halimiz ile de olsa yeni nesillerimiz bize daha da yabancılaştırılıyorlar. Nereden bakarsak bakalım haçlı ve siyonist baskısı ve ihaneti altında kalmış, ilmen ve fikren uyuşturulmuşuz. Sürekli olarak da çöküşteyiz. Bunu daha önce gören şairin derdinin, pek yaman olduğu anlaşılıyor. Sinyalleri hüzünlüdür.