Unutulmayacak isim: Cüneyt Arkın

Cüneyt Arkın sınırlarımızı geçecek bir kabiliyetti. Döneminin romantik jönlerinin aksine daha savaşçı bir tipi vardı. Türk sineması bu özelliğini kullandı, isabetlidir. Büyük şöhretine ve sahnedeki çizgilerine rağmen dostlarıyla çok tevazu içinde bir ilişki götürürdü. Şüphesiz ki Türkiye'de aktörlüğü ciddiyetle götüren, uyuşuk kalıpları değiştirip hareketlendiren, unutulmayacak bir büyük adam hayatımızdan kaydı.Cüneyt Arkın, gerçek adıyla Dr. Fahrettin Cüreklibatır; yani Yüreklibatur demek. Eskişehir'de Karaçay ve Kırım Türklerinin yerleştirildiği Karaçay köyünde doğdu. Soyadı da bu Türk lehçesini yansıtıyor. Bu lehçe; Kırım Türklerinin, Nogay Türklerinin de hepsi tarafından az farkla konuşulur. Tıp okudu. Eskişehir; dünyalarını kendileri kuran, gayretli insanların bölgesidir. Maddi şartları çok parlak görünmese bile gelenlerin kültürel temelleri ve anlayışları çocuklarının bu yola girmesini kolaylaştırır.SAVAŞÇI BİR TİPİ VARDIDr. Fahrettin'in özelliği 1960'larda Türk sinemasına giren eğitimli, yetişmiş uzmanların başında gelmesi. Döneminin romantik jönlerinin aksine daha savaşçı bir tipi vardı. Türk sineması bu özelliğini kullandı, isabetlidir. Doğup yetiştiği köyde atçılık çocukluktan edinilen bir özellik. Fakat sinema dünyasındaki adıyla Cüneyt Arkın romantik rollere de bir çeşni kattı. Kuvvetli bir mektep olan Eskişehir Lisesi'nden sonra İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Okul arkadaşlarından biri, sırf kendi hayatını değil bulunduğu çevreyi bile değiştirecek örnek insanımız Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'di.Haberin DevamıSınırlarımızı geçecek bir kabiliyetti. Nitekim hakiki ismi Fahrettin ile İran sinemasında tanındı. Zevkli, sanattan anlayan bir cemiyet olan İran'ın sanat çevrelerinde göze battı. Şah ailesinin ve Prenses Eşref'in hayran olduğu sanatçılardandı. Buna rağmen Türkiye'ye döndü. Başka bir yere gitse de yürüyeceği hayat yolu herhalde buydu. Halit Refiğ bu duygusal, romantik karakterleri götüren yetenekli aktörü, soyadı gibi cesur bir bahadır rolüne yöneltti; Malkoçoğlu ve Battal Gazi tipleri ortaya çıktı. Ama onun yanında siyasal konulu filmlerde de rol aldı. Tarihi portreleri renklendirmeyi de bildi.ULUSAL DEĞERİMİZMilliyetçi olarak tanınır ama sol partilere de tutarlı bir şekilde yanaşmıştır. İki evliliğinden bir kızı, iki oğlu oldu. Aile hayatının içinde yaşadı, uyuşturucu ve alkole karşıydı. Burada da hekimliğinin verdiği yetenekle ve konferanslarıyla da tanındı. İran'daki hayatı üzerinde de tesadüfen bilgi edindim. Saygı duyulan bir sanatçı ve Türk aydını olarak kalmayı bilmişti. Kendisini tanımak şerefine erdim. Çok sık görüşmezdik. Tevazu içinde beni sever ve takdir ederdi; ben de onunla ulusal bir değerimiz olarak hep iftihar ettim.Büyük şöhretine ve sahnedeki çizgilerine rağmen dostlarıyla çok tevazu içinde bir ilişki götürürdü. Kendisini kıskananların farkına varmayacak, bazen çocuk kadar saf bir karakteri vardı. Küçük hesapları olmayan büyük adamlara has bir özelliktir. Şüphesiz ki Türkiye'de aktörlüğü ciddiyetle götüren, uyuşuk kalıpları değiştirip hareketlendiren, unutulmayacak bir büyük adam hayatımızdan kaydı.Haberin DevamıARKEOLOGYATürkİye'de arkeolojinin örgütlenmesi Tanzimat devrinde başlar. Vilayetlerdeki önemli eserler soruşturulmaya, bunlardan bazılarının İstanbul'a getirilmesine çalışılmıştır. Bu gibi bir iki vesikayı, ilgili çalışmaları da zikrettim ve yazdım. Bugünkü Aya İrini Kilisesi; yani Eski Osmanlı silahhane ve sancakların saklandığı yer Fethi Ahmed Paşa zamanındaki ilk arkeoloji müzesidir.AVRUPA MÜZELERİYLE YARIŞIRTabii Osman Hamdi Bey'in zamanında ünlü mimarımız İstanbul İtalyanı Raimondo D'Aronco'nun tersimiyle bugünkü Arkeoloji Müzesi'nin girişimi yapıldı. Açılışı 1891 yılında, II. Abdülhamid dönemindedir. Hiç küçümsenecek bir olay değildir. Eşzamanlılık ve kuruluş bakımından da Avrupa müzeleriyle yarışır. Zengin seminer kitaplığı, ünlü matematikçilerimizden Sadrazam, Topçu Mareşali Ahmed Cevad Paşa'nın bağışıdır. Dört Avrupa dilinde arkeolojik raporlar, tarihi ikonografiler ve Osmanlı tarihine ait bazı yazma eserler yer alır. Kazılarımızı da hepimizin bildiği gibi Osman Hamdi Bey ve yetiştirdiği gençler devam ettirdiler. Kardeşi ise Halil Edhem Bey gerçek anlamda ünlü bir nümizmatik uzmanıdır. Derlediği koleksiyon bugün Arkeoloji Müzesi'nin zenginliğini ifade eder. Greko-Romen sikkeler, antik Şark, İran paraları, İslami devirler, Osmanlı sikkeleri bu koleksiyondadır. Bugün teşhirin dışında depodadır. Bir an evvel teşhire çıkarılmalıdır.Arkeologyamızın filolojik malzemenin değerlendirilmesiyle birlikte ele alınması ve üniversite hayatına getirilmesi, tamamıyla Cumhuriyet devrine ait bir gelişmedir ve varlığını Kemal Atatürk Türkiyesi'ne borçludur. Bilhassa 1930 Üniversite Reformu'ndan beri semitik arkeolojinin, Anadolu arkeolojisinin, teks ve epigrafi bakımından beslenmesini sağlayacak Asiroloji, Sümeroloji ve Hititoloji gibi dallar kuruldu. Sedat Alp gibi ünlü bir Hitotoloğumuz bu dönemde yetişti.Haberin DevamıBAKANLIĞA BAĞLI KALMAMALIBütün bunlara rağmen yurtiçindeki kazılar ancak Türk Tarih Kurumu tarafından finanse ediliyordu. Eğitim ve şimdi de Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işe el attı. Yetersizdir. Sınırlarımız dışında bazı arkeolojik kazıları destekliyoruz (Ukrayna'da, Hocabey'de olduğu gibi).