Paran kadar konuş ABD, Rusya ve Ukrayna

Trump gerçek bir ABD'li işinsanı. Bütün odak noktası para. "500 milyar dolarım gitti" diyor. Zelenski ise "Hayır, sadece 100 milyar dolar" diyor. Muhtemelen Ukraynalı haklı. Ama Trump'un böyle bereketsiz bir kazana 100 milyar dolar daha yatırmaya niyeti yok. Bütün amacı, Ukrayna'nın kalan maden zenginliklerini ele geçirmek. ABD, Ukrayna'nın doğusunu Rusya'ya bırakma teklifini kabul etmiş görünüyor. Böylece savaşın sona ereceğini düşünüyorlar. Çin meselesi gündemde olduğu sürece ABD, Rusya'yı tamamen karşısına alamaz.

61.Münih Güvenlik Konferansı'nda ortaya çıkan tablo oldukça çarpıcıydı. ABD Başkan Yardımcısı James David Vance, bilinen hoyrat tavrıyla diplomasiye ve diplomatik üsluba uzak bir konuşma yaptı. Bu üslup, ABD'yi veya Donald Trump'ın siyasetini daha ne kadar sürdürebilir, tartışmaya açık bir konu. Ancak şu bir gerçek ki, ABD şu mesajı veriyor:

"Ben Suudi Arabistan'da Putin'le görüştüm. Bu savaş herkes için büyük bir mali yük oluşturuyor. Zelenski sahtekâr. Seçime karşı bir diktatör. Ukrayna'yı taşımak zorunda değiliz."

Şüphesiz bu üslup, Putin'e göre daha sert görünüyor. Aslında Putin'in kendisi de Ukrayna sorununa tahammülü olmayan bir Rus politikacısı. Daha tarihî bir bakış açısına sahip. Trump ise gerçek bir ABD'li iş insanı. Bütün odak noktası para. Her şeyi hesaplıyor. "500 milyar dolarım gitti" diyor. Zelenski ise "Hayır, sadece 100 milyar dolar" diyor. Muhtemelen Ukraynalı haklı. Ama Trump'un böyle bereketsiz bir kazana 100 milyar dolar daha yatırmaya niyeti yok. Bütün amacı, Ukrayna'nın kalan maden zenginliklerini ele geçirmek. Elbette Ukrayna'yı bu duruma getirenin bizzat ABD olduğunu ise göz ardı ediyor.

Haberin Devamı

Büyük devletlerin diplomaside tutarlılık ve devamlılık ilkesi bilinir, ancak bu artık ABD için geçerli görünmüyor. Yeni takımı "Seçimi biz kazandık, biz başkayız" diyerek yeni bir dünya düzeni kurma havasındalar.

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ KALMALIYIZ

Değerli meslektaşım ve öğrencim profesör Taşansu Türker, 'Hariciye Konseri' adlı bir roman yazdı. Burada bir pasaj çok önemli; daha önce de tartışılmıştı. Onun çok uzun zamandır savunduğu tez şudur: ABD ile Rusya katiyen karşı karşıya gelemez. Nitekim Çin gibi bir tehlike varken, Rusya'yı harcamak hiç akıl kârı değil. Trump'ı bu yüzden ayıplayacak değiliz. Zaten böyle bir yanlışı ancak Avrupalılar yapar.

Haberin Devamı

Geleceğin kavgası -Allah korusun- kesinlikle Avrupalıların yanında yer alacağımız bir savaş olmamalıdır. Hatta böyle bir savaşta bağımsız ve tarafsız kalmamız en mantıklı yoldur. Şayet zorlanacak olursak, savaşa ancak en uygun zamanda, son günün son dakikasında girmeliyiz. İkinci Dünya Savaşı'nda bu tavrı gösterdik. Birincisinde ise ülkeyi mahvettik. Aynı hata, Avrupa'nın yanında yer alarak tekrarlanmamalı.

Son tablo oldukça ilginçti; Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen neredeyse ağlayacaktı. Ursula von der Leyen ise endişeli ve ağlamaklı gözlerle bakıyordu. Doğrusu bu durum oldukça ironikti. Bu adamlar ve kadınlar, Türkiye'yi Avrupa'dan uzak tutmak için her türlü entrikayı çevirirler. Buraya gönderdikleri temsilciler ise dost gibi geçinerek bizim hariciyecilere adeta kusur bulan bir mürebbiye gibi bakarlardı.

Haberin Devamı

Hariciye teşkilatımız doğrusu, taraftarlar ve karşıtlar şeklinde bir manevrayla onları yönlendirmeyi iyi becermiştir. Dışarıdan birçokları bunu Avrupa taraftarlığı veya düşmanlığı olarak yorumlayabilir.

Şu bir gerçek: Bugün Avrupalılar, artık İsveçlilerin ağzıyla Türk ordusunun savaş gücünden bahseder oldular. Tabii, bu savaş gücü sanayi ile de desteklenecek. Doğrusu, bu gücü onların emrinde harcamak akıl kârı değil. Gelecekte bu durum Türkiye'ye kazanç sağlayacaktır. Eğer "Savaşta kazanç sağlamak ayıptır" diyorsanız, bu savaşa dâhil olmak daha da büyük bir ahmaklık olur.

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, öfkeli bir konuşmasında ABD'nin ortak Avrupa değerlerini dikkate almadığını ve bir anlamda kendilerini terk ettiğini söyledi. Evet, ABD Avrupa'nın çocuğudur ama fazlasıyla yabancılaşmış bir çocuktur. Kendi başına bir kıtadır. Görünen o ki, Alman diplomasisi, birçok alanda olduğu gibi, diplomatik üslup ve strateji konusunda da hâlâ saf ve deneyimsiz yönlerini gizleyemiyor.

Haberin Devamı

ABD, RUSYA'YI KARŞISINA ALAMAZ

ABD, Henry Kissinger'ın Ukrayna Savaşı'nın daha başında realist bir şekilde ifade ettiği gibi, Ukrayna'nın doğusunu Rusya'ya bırakma teklifini kabul etmiş görünüyor. Böylece savaşın sona ereceğini düşünüyorlar. Doğrudur. Açık olan şu ki, Çin meselesi gündemde olduğu sürece ABD, Rusya'yı tamamen karşısına alamaz. Dünya tarihinde birebir tekrarlar yaşanmaz. Ancak Mark Twain'in söylediği ve Taşansu Türker'in de yinelediği gibi, tarihte ancak kafiye vardır. Çin, büyüyen ve giderek güçlenen bir kıta. Hem üretimi hem de tüketimi artıyor. Dünya için büyük bir sorun teşkil ediyor. ABD'nin, böyle bir kıtayla birleşmesi mümkün değil. Almanların birleşmesi ise kendi tarihî hatalarının bir sonucu olabilir.

Haberin Devamı

Elbette ABD, Rusya ve Hindistan aynı cephede olacaktır. Türkiye gibi ülkelerin her iki tarafta da kesin bir yeri yoktur, ancak herhangi bir zor durumda yerleşeceğimiz tarafın bu üç büyük güç olduğu şüphesizdir. ABD'nin tarihsel Rus stratejisi hâlâ geçerliliğini koruyor; Rusya'yı yanında tutmak istiyor çünkü Çin gerçekten büyük bir sorun. Rusya için de Avrupa büyük bir sorun. Rusya, ABD'yi doğrudan karşısına almak istemez. Nitekim Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nda bu stratejiler, Rusya'yı kurtarmıştır.

Bu durumda, Türkiye'nin Ukrayna konusunda son birkaç yıldır izlediği dış politika stratejisinin isabetli olduğu görülüyor. Aynı esnekliğin, dünyanın diğer bölgeleri için de gösterilmesi gerekiyor -özellikle Ortadoğu için-. Günümüz dünyasında ve ülkemizin kuzeyinde ya da güneyinde karşı karşıya olduğumuz sorunlar, birbirinden daha az tehlikeli değil.

Avrupa Birliği, bugüne kadar ekonomik ve kültürel işbirliği bir yana, en çok ihtiyaç duyduğu askerî işbirliği ve güvenlik konularında bile Türkiye'yi dışlama eğilimindeydi. Üstelik bu tutumunu, kaba bir üslupla gizleme gereği bile duymuyordu. Ancak şimdi, ABD'den aldıkları dersle Türkiye'ye yaklaşacakları açık. Sözcülük İsveçli komutanlara bırakılmaz. Fakat herkesin bilmesi gereken bir şey var: