Yazmalar Kütüphanesi, yapımına 1749 yılında başlanmış, 1755 yılında tamamlanmıştır. 18. yüzyılın en zengin kütüphanesidir. Kütüphane restore edilmesine rağmen altındaki dükkânların pespaye hali herkesin dikkatini çekmektedir. Burası her şeye rağmen İstanbul'un, devletin, milletin ve belediyenin olmalıdır. Selimiye'nin kubbesiyle uğraşacağınıza, belki dönüp buraya bir bakarsınız. Belki bir şeyler getirmezsiniz de hiç değilse götürülmesine engel olursunuz.
BUGÜN Divanyolu dediğimiz cadde üzerinde Maarif-i Umûmiye Nezâreti, II. Mahmud Türbesi (II. Abdülhamid Han da burada defnedilmiştir) ile son dönem şehzadelerinden Ömer Faruk Efendi, Osman Ertuğrul Efendi ve Şeyh Bedreddin dâhil olmak üzere önemli tarikat ve mezhep önderleri ile devlet hayatımızın önde gelen pek çok isminin medfun bulunduğu türbeler ve kabirler yer alır. Köprülü Mehmet Paşa Camii, Gazi Atik Ali Paşa Camii, Sinan Paşa Medresesi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi, Divanyolu'ndaki en mühim duraklarındandır. Divanyolu imparatorluğun saltanat yoludur. 16. asırdan Sultan Abdülhamid Han'ın cenazesine kadar bütün mühim cenaze alayları bu yoldan geçmiştir.
Nea Roma teşkil edildiği zaman tarihî "Mese" adıyla bilinen bu cadde, geç Roma döneminin tören yoludur. Osmanlı da bu hattı aynı maksatla kullanmıştır. Dolayısıyla buranın fevkalade bir titizlikle temizliğine, korunmasına ve istismar edilmemesine dikkat edilmesi gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse, devlet 1950'lerden bu yana, halkın da baskısıyla buralara belli ölçüde itina göstermektedir. En azından türbeler vesilesiyle cadde bir dönem sevimli bir tramvay hattı hâline getirildi. Esasında tramvay da güzergâh itibarıyla buradan biraz dikkatli geçmekteydi.
Haberin DevamıCADDE, ÇARŞI PAZAR OLDU
Gayretli ve dürüst Nurettin Hoca'nın döneminde, İstanbul aydınlarının da ricasıyla burada klasik tramvay hattı ihdas edilmişti. Maalesef bugün bu hat, yanlış bir kararla metroya dönüştürüldü. Bu işletme, çevredeki binalara her an zarar verme tehlikesi taşımaktadır. Mühendisler bunu tespit ettiler; fakat nedense kimse kulak asmıyor. Bununla da yetinilmedi; çapaçulluk devam ediyor. Kim olduğu ve neden böyle davrandığı belli olmayan gayrı-İstanbullu bir anlayış buraya da nüfuz etmiştir. Çarşı, pazar almış başını gidiyor. Mese'den başka çarşıya çevirecek cadde mi bulamadınız
Açılışı 5 Aralık 1755'te yapılan Nuruosmaniye Camii'nin meşhur Yazmalar Kütüphanesi yine bu caddeye yakındır. Yapımına 1749 yılında Sultan I. Mahmud döneminde başlanmış, 1755 yılında Sultan III. Osman devrinde tamamlanmıştır. Osmanlı barok üslubunda inşa edilen yapının mimarı Sinan Kalfa'dır. III. Osman, Nuruosmaniye Kütüphanesi'ne koydurduğu kitaplarla Tanzimat'a kadar sayı bakımından geçilemeyen 18. yüzyılın en zengin kütüphanesini tesis etmiştir. Açılışında 5031 ciltlik bir koleksiyona sahiptir.
Haberin DevamıBizim meselemize gelince; fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere devletin tüm imkânlarını kullanarak bu değerli kütüphaneyi restore ettirmesine rağmen altındaki dükkânların pespaye hali herkesin dikkatini çekmektedir. Bunların tazmini mümkün olmuyor mu Belki tazminata bile ihtiyaç yok. Burası kolay ıslah edilebilecek bir yer değildir; fakat yine de müdahale mümkündür. Tayyip Bey'in en kuvvetli başbakanlık dönemlerinde dahi burada düşünülen ıslahat gerçekleştirilemedi, esnafın tamamı dışarı çıkarılamadı. Arka planda görünen kuvvet sıradan, ufak tefek meblağlar değildir. Ancak burası her şeye rağmen İstanbul'un, devletin, milletin ve belediyenin olmalıdır.
Haberin DevamıDÖNÜP BURAYA BAKIN
Nuruosmaniye Camii, Osmanlı baroğunun en tipik örneklerindendir. Semavi Eyice'nin bu konuda yazdığı, I. Mahmud döneminde başlayıp üç padişah tarafından tamamlanan külliyeye dair kaleme alınmış nefis metinler İslâm Ansiklopedisi'nde de yer alır. Aynı şekilde İsmail Erünsal üstadın kütüphaneye dair tanıtımı son derece kıymetlidir. Zaten bu iki yazı okunsa, buradaki pespayeliğe kimse cüret edemez, razı da olmazdı. Osmanlı baroğunun en güzel örnekleri ile Osmanlı kütüphaneciliğinin en düzenli 'public library' uygulamalarından biri kabul edilen bu medrese ve yapı topluluğunun bulunduğu alanın muhafazası şarttır. Selimiye'nin kubbesiyle uğraşacağınıza, belki dönüp buraya bir bakarsınız. Belki bir şeyler getirmezsiniz de hiç değilse götürülmesine engel olursunuz. 18. asrın hat ve kalem işiyle meşgul olacağınıza, İstanbul'daki kebapçıların vakıf eserlerini nasıl tahrip ettiğini seyretseniz daha gerçekçi bir iş yapmış olursunuz.
Haberin DevamıPAPA'NIN TÜRKİYE ZİYARETİ
GEÇTİĞİMİZ günlerde Papa'nın Türkiye gezisinde Ayasofya'ya neden uğramadığı, tarihe nasıl baktığı, İznik'i neden ziyaret ettiği tartışıldı.

4