Nahçıvan'da özlediğim TÜRKİYE

Nahçıvan, sevimli bir Güney Kafkas şehri. Köylerde bile müzik okullarının bulunması ve Nahçıvan Devlet Üniversitesi'nin 150 kişilik bir senfoni orkestrasına sahip olmasından gurur duydum, hayran kaldım. Askerî, ekonomik ve diplomatik alanda sağlanan denge dikkat çekici. Azerbaycan halkı Türkiye'ye büyük bir ilgiyle bağlı. İki ülke arasındaki bağların en güçlü yönü sadece askerî ve ekonomik alanlar değil, aynı zamanda kültürdür.

GEÇTİĞİMİZ hafta dört gün boyunca Nahçıvan'daydım. Sevimli bir Güney Kafkas şehri... Binaların mimarisi, şehrin yeşilliği, bahçeli evler, üniversite ve resmi binaların mütevazı ama görkemli görünümü beni derinden etkiledi. İran, Avrupa ve Anadolu burada birleşiyor...

Fakat asıl dikkatimi çeken başka bir ayrıntı vardı: Köylerde bile müzik okullarının bulunması ve Nahçıvan Devlet Üniversitesi'nin 150 kişilik bir senfoni orkestrasına sahip olması. Gurur duydum, hayran kaldım ve ister istemez kendi kendime sordum: "Atatürk'ün musiki devrimi yaptığı ülkemizde niye yok" Konferanslar, orada karşılaştığım sorular, gösterilen ilgi beni büyüledi. Rektör Prof. Dr. Elbrus İsayev ve Azerbaycan Ombudsmanı, değerli hukukçu Sabina Aliyeva'nın davetiyle çıktığım bu yolculuk içimi aydınlattı.

Haberin Devamı

İKİ ÜLKE ARASINDA KÜLTÜR BAĞI VAR

Nahçıvan, mutfağıyla, sanatıyla, kültürüyle bambaşka bir ruh taşıyor. Kafkasya, Azerbaycan'ın varlığıyla şekilleniyor. Haydar Aliyev'in de dediği gibi: "Bir millet, iki devlet." Askerî, ekonomik ve diplomatik alanda sağlanan denge dikkat çekici. Cumhurbaşkanı temsilcisi Fuad Necefli Bey beni kabul etti. Bütün hemşerileri gibi musiki ve gramer bilgisinin getirdiği bir beceri var. İstanbul Türkçesi konuşuyor. Avrupa dillerine de hâkim. Türkçe anadilin verdiği bu özelliği maalesef bizim memleketimizdeki gençlik yanlış telaffuzla bozmaktadır. Yani artık Türkçeyi güzel konuşanları dinlemek için Azerbaycan'a gideceğiz. Azerbaycan halkı Türkiye'ye büyük bir ilgiyle bağlı; yayınlarımız takip ediliyor, tercümeler yapılıyor, üniversite gençliği Türk kültürüne gönülden yöneliyor. İki ülke arasındaki bağların en güçlü yönü sadece askerî ve ekonomik alanlar değil, aynı zamanda kültürdür. Bu da tarihsel mirasın doğal bir sonucudur.

Haberin Devamı

Bugün Azerbaycan, Kafkasya'nın belirleyici unsuru. Dış politikada attığı adımlar başarılı. Bizim mensup olduğumu blok belli. Türk dünyası yeni insanlarla gelişiyor. Ursula von der Leyen'in rüşvet vermek için gittiği bölgeler gibi değil. Azerbaycan bu konuda öncüdür. Dış politikadaki ustalık, bürokraside benimsenmiş vaziyette. Fuad Necefli Bey'le bu meseleleri derinlemesine konuştuk. Ermenistan'la barış sürecini ilerletmiş durumda ve Türkiye'yi de aynı barışçıl yaklaşımın parçası olmaya davet ediyor.


KIRSAL ALANLARDAKİ SORUNLAR DÜZELMİŞ

Memnuniyetle gözlemlediğim bir başka konu da Millî Eğitim Bakanlığı'mızla eğitim alanında yapılan işbirliği. Yıllardır süren bir süreç. Üniversitelerimizde Azerbaycanlı öğrenciler, Azerbaycan'da da Türkiye'den öğrenciler var. Konservatuvarda müzik okuyanından mühendisliğe, edebiyattan tarihe kadar farklı sahalarda gençlerimiz karşılıklı olarak eğitim alıyor.

Haberin Devamı

Nahçıvan'ın havası, suyu güzel. Kırsal alandaki problemleri eskiye göre çok düzelmiş. Karayolları gelişiyor. En önemlisi de Trump'ın açıkgözlü biçimde sahip çıktığı Zengezur Koridoru'dur. 40 kilometrelik yolun yapımına iki taraftan başlanmış; birleşme için temeli atan Azerbaycan, 40 kilometreyi de yapacak. Ama Trump üstüne oturuyor. Amerikan müdahalesinin, Ermenistan ile Azerbaycan'ın iktisadi hayatını geliştirecek ve Türkiye ile entegrasyonu sağlayacak bu projenin geciktirilmesinden başka bir işe yaramayacağı açık.

Nahçıvan, Türkiye tarihiyle de derin bağlara sahip. Özellikle 15. yüzyıldan 20. yüzyıl ortalarına kadar süren yakınlık dikkat çekicidir. Bu özelliği her daim göz önünde bulundurmak gerekir. Nahçıvan Devlet Üniversitesi her zaman hafızamda örnek üniversiteler arasında kalacaktır.

Haberin Devamı

HERKES MİMAR SİNAN'IN ESERİNE SAHİP ÇIKMALI

SELİMİYE Camii'nin restorasyonunda çok tenkit edilen kubbe tezhipleri konusu ilgili kurulun pek aldırış etmeden işe devam kararıyla gündeme oturdu. Verdikleri röportajda sadece tezhibi ele aldıklarını söylüyorlar. Kurul üyeleri camideki hattın orijinal olmadığı mealinde fikirler ileri sürüyor. Bu raporun çok teferruatlı olmadığı, insanları ikna edemediği çok açıktır. Hatta içlerinden bazılarının kişisel yorumlarını tatbik etmek istediklerini açık açık söylemelerini şaşkınlıkla karşılıyorum. 2863 sayılı kanunu hatırlayın ve doğru yorumlayın. Tarihi eserler üzerinde yapılacak tahribatta kanunun cezai hükümlerine tabisiniz. Zaman aşımı 10 yıldır. Yakın zamana kadar bu kanun uygulanmasa bile bundan sonra uygulanabilir. Türk halkı değişiyor. Gençlerin tarihe ve sanata ilgisi artmaya başladı. Bu konuyu dahi gençlerin gündemde tutması sayesinde tartışabiliyoruz. Maalesef üniversitelerimiz bu konuda da çok suskun kaldılar.

Haberin Devamı


OLDUBİTTİYE GETİRMEYİN

Kuruldaki bazı kişilerin hat sanatını anlayan, bilen kişiler olduğunu biliyoruz. Bu konuda bir itirazım yok ama bilmek her zaman ciddi olmanın da vesikası olmuyor. Pekâlâ başka türlü, beklemediğimiz davranışları görebiliriz. Şunu söylemek gerek; Türk hat sanatını Hüseyin Kutlu ekolüne dönüştürmenin mümkün olmadığı ortada. Beğendiğimiz hat hocalarındandır ama her restore edilen camiye imzasını atmasını istemesi kabul edilebilir değil. Başta bizim kanunlarımız olmak üzere UNESCO'nun kuralları, hassas şartları belli. Eğer izinler almadan, oldubittiye getirerek bu işlemi yapmayı hayal ediyorsanız büyük bir yanlış yapıyorsunuz demektir. Kamuoyu açık bir şekilde bu işlemin hemen durdurulmasını ve tekrar üzerine konuşulmasını istiyor.