İstanbul'da depremler

İstanbul tarihinde çok yıkıcı depremler hatta tariflere göre tsunami içeren felaketler yaşamıştır. 557'deki deprem İstanbul'u hâk ile yeksan etmişti. İstanbul'u Osmanlı zamanında sarsan depremlerden sonuncusu ise "1894 Depremi"dir. Marmara sahillerinde denizin önce 200 metre çekildiği, ardından şiddetli dalgaların geldiği yazılır. Benzer büyüklükte depremler için İstanbul'da gerekeli tedbirlerin alınmadığı görülüyor.

Küçük Asya denen; Avrupa-Asya köprüsü üzerindeki bölgedeyiz. Ülkemizin adı 12. asırdan beri Türkiye diye anılıyor. Bizden evvel Roma İmparatorluğu'ydu. Tarihte Bizans denen ülke ve halk ise bildiğimiz bu ülkede Roma İmparatorluğu adını kullanmıştır. Ahalisi de Romalılardır. Konstantinopolis de İlirya (muasır Arnavutluk) halkından bir general olan Konstantin'in adına kurulmuş başkenttir.


TARİHÖRNEKLERLE DOLU

Konstantinopolis jeolojik özellikleri dolayısıyla Küçük Asya ve İstanbul denen köprü yarımadanın en sorunlu bölgesindedir. Tarihinde çok yıkıcı depremler hatta tariflere göre tsunami içeren felaketler yaşamıştır. Miladi 557 yılı 14 Aralık gecesi, yani Doğu Roma'nın büyük imparatoru Justinianus'un hükmettiği dönemde ise çok ağır bir deprem yaşadı. Bu deprem daha evvelki 10'ar yıl içinde öncülleriyle biliniyordu. 533, 541, 545, 547, 551 ve 554 yılları.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


'1894 Depremi'nin İstanbul'daki yıkıcı etkisi fotoğraflara böyle yansımıştı.

557'deki deprem İstanbul'u hâk ile yeksan (yerle bir) etmişti. Hatta imparatorun yeni inşa ettirdiği ve çok iftihar ettiği eseri gerçekten de yeryüzü mimari tarihinin ulu bir eseri olan Ayasofya'nın kubbesi çatlamış ve depremden bir yıl sonra da kubbede ağır hasar meydana gelmişti. Bu tür deprem hasarlarını önlemek amacıyla, Mimar Sinan tam 5 asır önce, aynı caminin taşıyıcı duvarlarına mesnet payandaları ekleyerek mimari bir çözüm getirmişti. İftihar ettiği bu mühendislik tedbirini Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'nde âdeta Ayasofya'nın bir modeli olarak kullanmıştı.

14 Aralık 557'deki deprem büyük bir yıkıntıya sebep oldu. Çağdaş Bizans vakanüvisi Agathias kış başlangıcındaki bu depremin ahaliyle büyük sıkıntı ve paniğe ittiğini, soğuktan donanlar yanında, kiliselere sığınanların da olduğunu yazar. Halk sokaklardaydı. Bazıları yarı çıplaktı. Depremden kurtulanlar arasında ise hayatta kaldıkları için sevinenler, şükredenler, birbirlerine sarılanlar varmış. Şehrin surları da bu depremde zedelenerek 6. asırdaki kavimler göçü ve Hunların akınlarına açık kalmış.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İstanbul'u Osmanlı zamanında sarsan depremlerden sonuncusu Fatih Camii'nin büyük hasar görmesine sebep olan 19. asırdaki "1894 Depremi" dediğimiz hemen hemen 130 yıl evvelki depremdir. Marmara sahillerinde denizin önce 200 metre çekildiği, ardından şiddetli dalgaların geldiği, kıyıdaki kayık ve teknelerin parçalandığı yazılır. Söylentiler bir yana; bu konuda Fatma Ürekli'nin "İstanbul'da 1894 Depremi" (İletişim Yayınları) kitabına muhakkak uzmanların, yöneticilerin, şehir plancılarının göz atması gerekir. Büyük bir depremin İstanbul'a nasıl tahribat verdiği, yakın çevredeki il ve ilçelerin bu afetten nasıl etkilendiği ve hasar tespit çalışmaları detaylı şekilde anlatılıyor. 129 yıl önce yaşanan "büyük afet"le ülkemizde her deprem sonrası yaşadıklarımız arasındaki ilginç benzerlikleri ortaya çıkarmasıyla insanı sarsan bir eser.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINMADIĞI GÖRÜLÜYOR

Benzer büyüklükte depremler için İstanbul'da gerekeli tedbirlerin alınmadığı görülüyor. En büyük tedbirsizliklere yol açan ve kontrol imkânı olmayan gökdelenler hâlâ dikiliyor. Şehrin nüfusunun artmasını önleyecek tek tedbir ise sanayinin ve bazı faaliyetlerin Anadolu'ya taşınmasıdır. Bu ciddi planlanma gerektiren konunun ancak sadece sözü ediliyor, girişim görülmüyor. İnsanların hayat ve geleceklerini İstanbul'da görmesiyle deprem felaketinin önlenemeyeceği, daha doğrusu muhtemel bir depremde büyük kayıpların yaşanmasının önlenemeyeceği açıktır.

ORMANLARIMIZ

Geçtiğimiz günlerde maden mühendisleri ve madenciler Celal Şengör'ü açık oturuma davet etmişler.