Ertuğrul Osman Osmanoğlu

Ertuğrul Osman Efendi hiç unutamayacağım bir portredir. Çok özgün ve bronz gibi sağlam bir kültürel birikime sahipti. Yıllar boyunca başka bir pasaport kullanmadı. Bir noter kimliğiyle yaşadı ve iş yaptı. Nihayetinde, Türk vatandaşlığına yeniden döndü. "Bizim aile için bir felaket olan bu durum, millet için faydalı olmuştur" demesini bilirdi. Böyle bir vakara sahipti.

Ertuğrul Osman Efendi, Osmanlı hanedanının Şehzade Harun Efendi'den iki önceki hanedan reisiydi. 15 yıl boyunca Avrupa'da ve dünyada tahtını kaybetmiş hanedanların mensupları ve reisleri arasında, ilmi, zekâsı, bilgisi ve zorunluluktan değil, samimi bir sevgiyle aranılan, hürmet gösterilen bir kişilik olarak biliniyordu.
II. Abdülhamid'in oğlu Mehmet Burhaneddin Efendi ve Aliye Melek Nazlıyar Hanımefendi'nin oğluydu. Hanedan üyelerinin sürgün listesine dahil edilmesine rağmen, babasının iş hayatını tercih etmesi sebebiyle daha önceden Avusturya'da bulunuyorlardı. Nitekim 1924'te Viyana'da Theresianum'da iken hanedanın ani sürgün kararı verildi. Theresianum, Avusturya İmparatorluğu'nun seçkin çocuklarının okuduğu bir kurumdu. Hem askerî sınıfa hem de diplomasiye girecek kimseler burada eğitim alırdı. Aynı zamanda, tarihte Şarkiyat Şubesi'nin büyük âlimi ve bir diplomat olarak yetiştirilmiş olan Joseph von Hammer-Purgstall gibi isimler de burada eğitim görmüştür.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

YENİ CUMHURİYETE SAYGI GÖSTERDİLER

Ertuğrul Osman Efendi, 1924 yılında çoktan Paris'teydi ve Institut d'etudes politiques de Paris'te eğitimini sürdürüyordu. Biyografisine her yerde rastlamak mümkündür. Şahsen, ilk kez elime geçtiği gece bırakamadan bitirdiğim "Şehzadenin Yüzyılı: Sultan II. Abdülhamid'in Torunu Ertuğrul Osman Efendi'nin Hatıraları" kitabını ancak takdim gününde elime verdiler. Bununla birlikte, kitaptaki bilgiyi izleme zevkini okurlarına bıraktım.

Ömürlerinin son yıllarında gayet dinç bir vücut ve zihinle Neslişah Sultan ile Ertuğrul Osman Efendi'yi tanıdım. Bu, benim talihimdi. Hiç unutamayacağım bir portredir. Devrilen hanedanın üyeleri de milletin menfaatini ve haysiyetini her şeyin önünde tutup yeni cumhuriyete saygı göstermenin canlı örnekleridir. Kazanan onlar oldular. Habsburglar, Bourbonlar, Hohenzollern hanedanları aynı olgunluğu göstermediler ve kaybeden onlar oldu. Ülkelerinde kurulan cumhuriyetler devam ediyor ve edecek; ancak gösterdikleri olgunluk, haysiyet ve mensup oldukları millete saygı bakımından bizimkilerle yarışamazlar.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Yıllar boyunca başka bir pasaport kullanmadı. Bir noter kimliğiyle yaşadı ve iş yaptı. Nihayetinde, zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine sunduğu pasaportla Türk vatandaşlığına yeniden döndü. Ertuğrul Osman Efendi, herkesi kendine hayran bırakan bir kişilikti. Ancak bu meziyeti, herkesle iyi geçinmek gibi bir oportünist karakterle karıştırılmamalıdır. "Bizim aile için bir felaket olan bu durum, millet için faydalı olmuştur" demesini bilirdi. Böyle bir vakara sahipti. Devlet yaşar, millet ona her zaman büyük hürmet gösterdi. Cenaze kalabalığı da bunu gösterir nitelikteydi; Sultanahmet Meydanı dar geldi. Divan Yolu'ndaki II. Mahmud Türbesi'ne defnedildi. Türbe, her şeyi unutmaya ve öğrenmemeye yatkın İstanbul'un yeni nesillerinin hafızasına bu vesileyle kazındı. 23 Eylül 2009'daki bu küçük tören, tarihle barışmanın bir ifadesidir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Çok özgün ve bronz gibi sağlam bir kültürel birikime sahipti. Bir anımızı unutamam; eşi, Afgan hanedanından Zeynep Tarzi ile müzeyi gezmeye geldiler. Belirli yerleri gezdikten sonra, Avrupa protokolünde prenses olan, burada ise Zeynep Tarzi Hanımefendi olduğunu iftiharla belirten Zeynep Hanım (zira Doktor Pakize Tarzi'nin kızıdır), o gün haremi gezmek istediğini söyledi. Ertuğrul Osman Efendi ile dinlenmesi için müdüriyetime doğru yürüdük.

AVUSTURYALI EKİBİ DUYGULANDIRAN ALMANCA

O gün sabah, Avusturya televizyonu ORF gelmişti ve sarayda benimle bir röportaj yapıyor, etrafta çekim yapıyorlardı. Ekibin başında olan Avusturyalı hanım yanıma gelerek, "Acaba (Şehzade) hanedan reisi bize bir röportaj verir mi" diye sordu. "Bekleyin, sorayım" dedim. Cevap, onun o kalın sesiyle "Gelsin" oldu. Kadın hemen geldi ve sorulara başladı. Ertuğrul Osman Efendi'nin hangi dilde röportaj yapmak istediğini sormamıştım. Kadın sorunca, "Sorun bakalım" dedi. Biraz sonra, benim bile tahmin edemeyeceğim kadar muhteşem bir Prag Almancası ile konuşmaya başladı. Avusturya aristokratları ve Viyana entelektüellerinin konuştuğu bu lehçeye