Bert Fragner

Bir müddettir bozulan sağlığı yüzünden Prof. Dr. Bert Fragner tam 80 yaşında aramızdan ayrıldı. İyi bir dosttu. Birçok milletin ilim cemiyetine üyeydi. Doğu dünyasını bir kültürler birliği olarak görürdü. İran kavramının ve kimliğinin Türklerin Selçuklular dönemiyle İran'da başladığını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur.Prof. Dr. Bert Fragner 1941 doğumluydu. Aralık ayının 16'sında Bert Fragner'in vefatı haberini aldım. Andreas Tietze gibi Türk dilini, tarihini, edebiyatını en inceliklerine kadar bilen ve muhteşem Türkçesi olan, çok dilli ve hatta kendini bu topluma ait hisseden bir büyük oryantalistten sonra İran bilim sahasında da Fragner'in bu kaybı elimdir. Bir müddettir bozulan sağlığı yüzünden tam 80 yaşında aramızdan ayrıldı. İyi bir dosttu.FARSÇASI MÜKEMMELDİViyana Üniversitesi'nde parlak bir doktora yaptıktan sonra Beyrut'ta ve İran'da uzun yıllar çalıştı. Farsçası mükemmelin de ötesindeydi. Freiburg'da, Viyana'da, Bern'de ama asıl Bamberg Üniversitesi'nde profesörlük yaptı. Berlin'de kendisiyle yakından görüşürdük. 2003'ten sonra tekrar Bamberg'e döndü ve orada muhteşem bir İran tetkikleri kürsüsü kurdu. Ömrünün son yıllarında ise Avusturya Bilimler Akademisi'nin asli üyesi olarak İran tetkikleri üzerinde Akademi'yi faaliyete geçirdi. Adeta Hammer'den beri uyuklayan Persoloji'yi diriltmiştir.Tıpkı Andreas Tietze gibi bağnaz dini duygulardan uzak bir laikti. Doğu dünyasını bir kültürler birliği olarak görürdü. İranlı ile Türk'ü, Türk ile Arap'ı birbirinden ayırmazdı. Bilhassa Türk - İran medeniyetinin müşterek inşası üzerinde ısrarla durmuştur. İran kavramının ve kimliğinin Türklerin Selçuklular dönemiyle İran'da başladığını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Gerçekten de İran'da Farslılık, Türklükten önce İranlılık diye bir mefhum vardı. Bu son asırda milliyetçi eğilimlerin kuvvetlenmesini engellemedi ama şurası açık ki bu iki uygarlığın karşılıklı eğilimi onu çok ilgilendirmişti. Klasik Farsça (Darî), modern Farsça ve Tacikçeyi bu kadar ustalıkla kullananı görmedim.SAYGI VE SEVGİ DUYARLARDIİran gezilerimin birinde, o da bir akademik grupla geziyordu, İsfahan'da karşılaştık. Bu ülke Batılılara vize vermiyorken ona vermişlerdi. İranlıların, her sınıftan ve her düşünceden insanın onun etrafında Agai Fragner diye, nasıl saygı ve sevgiyle dolaştığını gördüm. Nitekim vefatında en candan bir başsağlığını da İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade resmi bir tebliğle ilan etti.Fragner, Türk - İran kültür ilişkileri üzerinde hassasiyetini her fırsatta göstermiştir. Zaten dostluğumuz da böyle başlamıştı. Kurduğu ve ünlü bir kuruluş olan Avrupa İranoloji Cemiyeti'ne beni üye olarak önerdiği zaman çalışmalarda ve derneğin havasından bunu fark ettim. Bu önemlidir çünkü Louis Massignon gibi bir ünlü Arabistin Türklerle Araplar arasındaki münaferetten hoşlandığını, hatta Hamid Algar'ın bile Türklerin aleyhine İran tercihini açıkça ortaya koyduğunu görmüşümdür. Bu lüzumsuz duygulardan uzak biriydi.İSTANBUL TURLARI YAPTIKTürkiye'ye geldiği zamanlarda görüşürdük. Hatta birisinde hatırlıyorum; surların etrafında ve içindeki mahallelerden başlayarak İstanbul turlarını yaptık. Bu alışılmış bir İstanbul gezisi değildi. Ne Bert'in ne de bir başka oryantalistin pek uğradığı yerler olduğunu zannetmiyorum. Sıcaklığı ve ilgisiyle oradaki insanları bile büyüledi. Bert'te sureti katiyede Orta Avrupa'ya has bağnazlık yoktu. Eşi Christa ile evlerinin kapısı ve sofrası açık bir çifttiler.Birçok milletin ilim cemiyetine üyeydi. Yazdıkları eski İran tarihi kadar, modern dünyayı da kapsıyordu. Modern İran, Tacikistan ve Orta Asya üzerinde yazdıkları bir yabancı gözlemcinin küstahlığı, soğukluğu veya yabancılığının dışında konulara inen, sıcak bir şekilde bakan ve ne olursa olsun Doğu dünyasının bir bütünlüğü olduğunu ortaya koyan görüşlere sahipti.Şüphesiz ki Avusturya İran tetkikleri Joseph Hammer'den sonra en önemli üyelerinden birini kaybetti. Ama şurası da ayrı bir üzülecek nokta ki özlenecek bir dost, insanlığıyla insanları etkilemiş ve her zaman herkesin özleyeceği biri olduğu açıktır.LİSEDEKİ ROMAN KAHRAMANLARISAKARYA Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi'nde bir zamandır yapılan roman kahramanları festivali var. Öğrencilerin roman okumasını teşvik etmek, asıl önemlisi de romandaki kişilikleri dikkatlice ve içsellikle (eminent) benimsemek için bir yol bulunmuş; dramatik unsur. Belirli bir roman karakterinin kılığına girilecek ve o dekorda çalışılacak. Bu okulun bütçesinden de değil. Öğrencilerin kendi imajı, bilgisi ve gayretiyle çizeceği karakterler, ısmarlayacağı kostümlerle oluyor. Edebi söyleşiler ve yazarların ziyareti de günü tamamlıyor.Bunu yapmak bir başarıdır; tertipleyene de ödül verilir. Lakin bütün kasabalarda olduğu gibi çok bilmişlere burada da rastlanıyor. Kasabalarda 19. yüzyılın Rus ve Fransız romanlarından da çok iyi bildiğiniz bazı ilginç(!) tipler çıkar. "Lise talebesine böyle roman öğretmek neyin nesi Ortalama vatandaş böyle mi yetiştirilir" gibi zırvalarla seslerini yükseltirler. Bu ortalama vatandaştan kastedilen nedir Bu da bir tartışma konusudur.DERİNLİKTENYOKSUNDULARSosyal