2. Dünya Savaşı sonrası dünya

1950'lilerden beri dünya kirlenmeyi de hızlandıran yeni bir istismar ekonomisine girmiştir. Tabiatın tahribi artmıştır. Dünya kesif bir kirlenme ve asıl beteri beslenme krizine doğru gidiyor. Nüfusun artışında azalma bekleniyor. Ama bu herhâlde öbür çöküşü karşılayacak kadar olmayacak. Gelecekte su ve gıda problemi büyüyecek ve kavgalar bunun etrafında dönecek.

TAHRAN (28 Kasım-1 Aralık 1943) ve Yalta (4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945) konferanslarında mağlubiyetinden sonra Almanya'nın kaderi tayin edilmişti. Franklin D. Roosevelt Tahran'da Almanya'nın ve Almanların İkinci Dünya Savaşı'ndaki suçlu rollerinden dolayı tehlikeli ulus olduğunun anlaşıldığını bu nedenle Almanya'nın tamamıyla bir ziraatçı ve endüstrisi olmayan memleket hâline getirilmesi tezini ileri sürdü. Winston Churchill bu konuda sessiz kaldı. Stalin ise bir Alman hayranı olduğunu gösterdi; belki strateji bunu gerektiriyordu; Almanya'nın ayakta kalmasını istedi ve Roosevelt'in modeline hiç iltifat etmedi.

Yalta Konferansı WinstonChurchill -Franklin D. Roosevelt -Stalin

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Yeni Almanya pek de gerçeği yansıtmayan; daha doğrusu demokratik gelişimine faydası olmayacak federal bir sisteme bürün-dürüldü. Bu gerçek bir federalizm değildir. 1948'de Batılı müttefiklerin işgalindeki Almanya bir cumhuriyet olarak böyle kuruldu. Konrad Adenauer Nazi hayranı olmayan ve onlarla geçinemeyen bir muhafazakârdı (Köln Belediyesi eski başkanıydı). Hitler'in maliye nazırı olan Dr. Hjalmar Schacht da arka planda bu yeni cumhuriyetin iktisadi sorunlarını çözen biriydi. İki ihtiyarın gizli - açık işbirliği vardı ve kuru-cu oldular.

Hitler

SAVAŞTA BİLİM İNSANLARINI MUHAFAZA ETTİLER

Yeni Almanya'nın sıfırdan kurulması sonradan çıkarılmış, abartılan bir kasidedir. Savaş sırasında en mühim üretim unsuru insandır. He-saplı biçimde cepheye sürülenlerin arasında ne o günkü Almanya'nın ne de geleceğin Almanya'sının kolay gözden çıkaramayacağı mühendisler, fen ve bilim insanları cephe gerisinde muhafaza edilmiştir. Hatta ileride Amerikan sanayiini ve harp sanayiini geliştirecek uzmanlar bile böyle ortaya çıkmıştır. Tabii ki Sovyetler Birliği de Doğu Almanya'daki insan kaynağını aynı şekilde kullanmıştır. Yeni Almanya'nın düzenli toplumu müttefik Batılılardan bile daha hızlı bir şekilde örgütlenmeyi becerdi. Daha savaş içerisinde zarar gördükçe hızla onarılan tesisler (meskenler değil) yeniden üretime geçti, savaş sonrası dünyanın ihtiyacını karşılamaya başladı. Fabrikaların dirilmesinden işçiler ve işverenler birlikte çalıştı. Bu nedenledir ki 1948'de kurulan cumhuriyetin sıfırdan inşa edilmediği açıktır. Malî reform; yani bütün tasarrufları silen ve herkese geçerli bir miktarı bağışlayan tedavüldeki paraların fiilen lağvı ve belirli karşılığı olan meblağın yurttaş başına 75 DM verilmesi gibi acı bir ilaçtı. Marshall Yardımı en rasyonel olarak kullanılabildiği ülke Almanya olmuştur. Askerî harcamaların yapılmadığı, kapitalist (hür dünya) veya komünist (esir dünya) diye ayrılan iki blok arasın-da Batı Almanya savaş masraflarından da oldukça kurtulmuştur. Ordusu çok sınırlıydı. Aynı şansın Doğu Almanya için olduğunu söylemek mümkün değildir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Uzak Doğu'da da Japonya benzer bir durum yaşadı. Savaş sonrası komünizm Birinci Dünya Savaşı'ndan farklı olarak en önemli problem hâline gelmiştir. Dünyanın nüfus olarak yarıya yakını, coğrafya olarak da önemli bir kısmı yeni bir bloğun içindeydi. Soğuk Savaş dönemi Batı'da sosyal harcamaların felaketi önleyici maksatlarla bir ölçekte arttırılmasını bir yandan da komünizm korkusu-nun birlikte artmasını sağladı.

Demokrasiler ilginç bir döneme girmişti. 1 Mayıs'ın işçi bayramından çok bahar bayramı olması adı öyle konmasa da bir sokak şenliği hâline çevrilmesi Türkiye'de de "bahar ve çiçek bayramı" denmesi böyle bir anlayışın örneğidir. Aslında "1 Mayıs'ın" ortaya çıkışı herkesin bildiği gibi Amerika'da kanlı biten ilk büyük işçi mitinginin yıldönümü olmasından ileri gelir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

1950'lilerden beri dünya kirlenmeyi de hızlandıran yeni bir istismar ekonomisine girmiştir. Tabiatın tahribi artmıştır. Türkiye gibi savaşa girmeyip birikim sağlayan bir ülke olmak üzere bazı ülkelerin barışın nimetlerinden yararlanarak büyüdüğü açık-tır. Bazıları ise destekle belirli bir düzeye gelir. Uzak Doğu umulmayacak kadar ileri adımlar attı. Japon ve Kore modeli yeni kurulan Tay-van (milliyetçi Çin) gibi yerlerde uygulandı. Zenginlik yavaş yavaş Uzak Doğu'ya kaymaya başladı.

Rejimler değişti. Bu değişiklikler Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki gibi değildir. Çok partili ama ideolojili olmayan rejimler; Franco İspanya'sının faşizminden dolayı izolasyonu gibi gösterişli birkaç sene geçtikten sonra Franco üye olmasa da gerekli üsleri NATO'nun emrine verdi ve ambargodan kurtuldu. (El Caudillo) Franco, Dışişleri Sekreteri Foster Dallas'ın İspanya ziyaretini büyük sevinç ve gururla karşıladı ve ziyaretin sonunda "İspanya iç harbini şimdi kazandım" dedi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

ORTA DOĞU KAOSUN İÇİNE GİRDİ

Orta Doğu yeni bir kaosun içine girdi. Burada kaos İngiltere'nin petrol kaynaklarına aşırı sahipliği, Süveyş Kanalı'nın veriminden ve gelirinden vazgeçememesi Amerika'nın bu konularda onunla rekabeti nedeniyle artmıştır. Aralarındaki bu uzlaşmanın yetersizliğinden dolayı ABD Kral Faruk'a karşı darbeyi destekledi. Darbecilerle Kahire'deki Amerikan sefiri fevkalade yakındı.

Orta Doğu'yu asıl sarsan olayın İsrail olduğu söyleniyor. Her şeyi olduğu gibi bunun da gözden geçirilmesi lazım. İlk Siyonistlerin İsrail'in 1967'den sonraki politikasında tesiri olmadı ve bu yıldan sonraki İsrail daha çok Amerika'nın şekillendirdiği, öne sürdüğü bir ünitedir. Politikanın sonu Netanyahu gibilerinin iktidara gelmesiyle sonuçlandı. ABD politikası her yerde olduğu gibi burada da büyücü çırağı rolüne düşmüştü. Ustanın emrini süpürge ve kovayla didinerek yapacağına onun kulak misafiri olduğu sözde tılsımlı sözlerini tekrarladı fakat süpürgeyi durdurmayı bilmediği için dükkânı sular bastı. Orta Doğu dünyası İkinci Dünya Savaşı'nda da etkilenmiştir. Türkiye eski bir devlet olmanın verdiği tecrübe, İstiklal Harbi komutanlarının hepsinin kesinlikle Almanlara soğuk bakması ve Batılıları da bir ölçüde idare etmesiyle bu savaşın ustalıkla dışında kalan tek ülkedir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan önceki savaş dışı kalma politikası anlaşılır bir şeydi. Ama açıkçası Stalinizm savaş dışında kalmak gibi anlaşılabilir bir politikanın daha ötesinde fırsattan istifadeye çalıştı. (Molotov-Ribbentrop Antlaşması) Bu kenardan ciğeri kapma düşüncesiyle Nazi Almanyası'nın zamansız ilerlemesine sebep olan ve bu alanda da Batılılardan (İngiltere ve Fransa) aşağı kalmayan bir yanlışın müsebbibidir. Yeni Sovyetler Birliği her şeyden evvel sosyalizmin ve Marksizmin taraftarı ve sempatizanı olan Batılı sol çevreleri Sovyet Rusya'dan ve politikasından soğutmuştur. Asya'daki etkinliğini ise Kore Savaşı'ndaki yenilgiden çok Asyalıların kendilerine has politik ustalıklarından dolayı kaybetti.