185. yılında tanzimat
1839 yılının 3 Kasım'ında okunan fermandan bu yana 185 yıl geçti. Tanzimat Dönemi'nin asıl önemli gelişmesi merkezi devlet teşkilatında yenilenme, taşralarda mahalli halkın kısmen idareye iştirak edilmeye başlaması gibi bir sürecin devam ettirilmesidir. Mühendislik ve tıp eğitimi başlamıştı, bu bir yeniliktir ama asıl önemlisi Türkiye idaresi eğitim alanında büyük bir teşkilatlanma ve ilerlemeye şahit oldu.
YAKIN tarihimizde Tanzimat devrinin muhtelif yorumları vardır. Bunlardan birincisi (ki süreklilik kazanan görüştür); Tanzimat devrinin Türk cemiyet ve toplum yapısını çağdaşlaştırma hamlesi olduğu ve Türkiye'nin devlet olarak mevcudiyeti ve Türk halkının zamana uyumunun bu şekilde sağlandığının belirtilmesidir. Esas görüş budur. Ne var ki derinlemesine ve esas olarak çapraz bir bakışla yapılmış ikinci bir görüş daha çok nutuk olarak caziptir ve Tanzimat'ı komple ve teslim olarak ele alır.
Tanzimat dönemi sanayileşmeyle ilgilenmiştir. Bu konuda 1930'lardan sonraki görüş Türkiye'de sanayinin tamamıyla ihmal edildiği, yabancı malların piyasayı istila ettiğidir. Görüş kısmen doğrudur, kısmen yanlıştır. İmparatorlukta iflas olduğu gibi birçok yerde dokumacılıkta bazı manifaktürün geliştirilmesinde hamleler yapılan bir devirdir. Donanmanın ıslahı için büyük adımlar atılamadı ama öbür yandan da tersanelerde ve Tophane'de askerî sanayinin devamı ve bazı yenilenmelere girildiği görüldü.19. yüzyılın dünyası vahşi bir dünyaydı. Bugün de ne kadar uygarlaştığını bilemiyoruz. Böyle bir dünyada toplumun yaşayabilmesi için askerî sanayide, topta ve diğer bilimlerde atılım yapılması gerekiyordu. Bunlar hatalar ve eksikler olsa da başarıldı.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıTürkiye 20. yüzyıla varlığını koruyabilen bir memleket olarak girebildi. Birinci Dünya Savaşı'nda genç komutanların ve ordunun nizamının düzgünlüğü dolayısıyla büyük devletlere karşı direnebildi. Önemlidir çünkü Rusya'ya karşı siyasi hatalar, zaman ve tarafın iyi seçilememesi dolayısıyla başlangıçta zayıf bir cephede savaşa girildi. Hem Rusya hem de Britanya İmparatorluğu ile savaşa girilmek zorunda kaldı. Doğrusu Rusya karşısında kesin bir mağlubiyete uğramadık. Britanya İmparatorluğu da dört yıl meşgul ettik ki bu görülmüş bir şey değildi. Mondros ve Sevr'deki kinin sebebi de budur.
REFORM DEVRİ
Tanzimat Dönemi'nin asıl önemli gelişmesi merkezi devlet teşkilatında yenilenme, taşralarda mahalli halkın kısmen idareye iştirak edilmeye başlaması gibi bir sürecin devam ettirilmesidir. Mühendislik ve tıp eğitimi başlamıştı, bu bir yeniliktir ama asıl önemlisi Türkiye idaresi eğitim alanında büyük bir teşkilatlanma ve ilerlemeye şahit oldu. Yabancı eğitim kurumlarıyla, misyoner mektepleriyle rekabete girebildi. Bizatihi Galatasaray Lisesi (Mekteb-i Sultani) kurulması bile üçüncü dünyanın azgelişmiş ülkelerin eğitim tarihinde görülmeyecek bir atılımdır ve ancak Rusya'daki eğitim reformuyla mukayese edilebilir. Türkler ve Türk eğitici kadroları bugünkülerden çok daha idealist ve başarılıydı. Rusya İmparatorluğu'nda, Kuzey Afrika'da, elimizden çıkan Balkan ülkelerinde henüz bizde kalan bölümlerde halkımızı ayakta tutan ve çağdaş dünyaya ne de olsa bağlantı kurabilen bir eğitim sistemi vardı. Bu hız Cumhuriyetin ilk 30 yılında büyük başarıyla devam etti. Ondan sonra dejenere olmaya başladı. Yarım asırdır Türk eğitimi Tanzimat'ın ve ilk Cumhuriyet döneminin çok gerisinde bir tempoda vahim hata ve saplantılar içindedir.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBununla birlikte Tanzimat Dönemi'nin ziraatta başladığı atılımlar son 40 yıla kadar gayet verimli bir patlama gösterdi. Fakat 40 yılda ziraat ve hayvancılıkta da vahim bir gerileme içine girildi. Bunlar dolayısıyladır ki Tanzimat Dönemi maalesef geçmişte kutlanacak bir başarı olması ötesinde bugün neredeyse örnek alacağımız bir dönem hâline dönüşmüştür.
Tarihyazıcılığımızda Tanzimat Dönemi reformların küçümseme hatta onun büyük adamlarını basit Üçüncü Dünya diktatörü, kiralık adamlar gibi göstermek devri bugün geçmektedir. Görüş demode olmuştur. İnsanlar mazide daha bilinçli ve adil hüküm verici olarak bakmayabaşladılar. 1930'ların Tanzimat Döneminin tarihini yazanlarının aksine yurtiçi ve yurtdışı arşivlerde, kütüphaneler birinci el kaynaklara, orijinal gözlemlere dayanan tarihyazıcılık dönemine girilmiştir. Tanzimat Dönemi'nin Batı musikisine geçiş konusundaki çabaları Cumhuriyet'te değerlendirildi. Cumhuriyetin ilk 20 yılındaki opera kurma çabaları ve hakikaten operanın kurumlaşması bugün aynı hızla devam etmiyor. Dünyaca meşhur opera sanatçılarımız memleketimizde yad ellerde hayatlarını kazanıyorlar. Bütün bunlara bakmak lazım.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBazı beyefendiler için burada bir not tutalım; 1934'te temsil edilen "Özsoy Operası" üzerinde ve bunun temsilinde Gazi Paşa Hazretlerinin operayı bilen ve seven takdir ve tenkit kabiliyetini bir arada tutuğunu, bu görüş ve ifademi ters anladıkların veya anlamak istemediklerini belirtmeliyim.
OPERAYI KUVVETLENDİRİN
Tekrar ediyorum; boş kutlamayı sevmem. "Bir Cumhuriyet Şarkısı" adıyla "Özsoy Operası" olayının perdeye getirilmesi başarısızdır. Ticarette reklamcı zihniyetten kurtularak işe bakınız. O olay bazılarının zannettiğinden daha geniş etkileri olan bir atılımdı. İran'da opera şahın bu ziyaretinden sonra kuruldu. Zaten İran şahını gelişi için yetiştirilmişti. Büyük müzisyenlerimizi takdir etmek bir fazilettir fakat ikide bir "dünya çapı" veya "musiki tarihi mucizesi" gibi kavramları ölçülü olarak kullanmanız gerekir. Sanatta lüzumsuz övgü ancak mudhike; yani gülünçlükle neticelenir. Böbürlenmelerin bırakılıp organizasyonların yapılması gerekir. Lütfen operayı kuvvetlendirin, opera temsillerini dinlediğiniz binaların daha iyisini yaptırmaya dikkat edin, sanatçıların; yani operada sanatını yerine getiren insanların bina hakkındaki, ekosistemi hakkındaki yorumlarına kulak verin. İstanbul'da gerçek bir opera binası yok. Bu çok ayıp bir durum; söylenecek söz bu. Görünen o ki mimarların bu teknik dallarla ilgisi yok.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıKısacası Tanzimat devam ediyor.