Süreyya Berfe'ye veda

TÜRK edebiyatı has şairlerinden birini daha kaybetti dün.

Şair Süreyya Berfe, İzmir'de bir süredir tedavi gördüğü hastanede 80 yaşında hayata veda etti. Berfe bugün ikindi vaktinde Urla Zeytinalanı Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından Zeytinalanı Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

İstanbul doğumlu olan Süreyya Berfe'nin çocukluğu Fransızca öğretmeni olan basası Metin Kanıpak'ın memuriyeti nedeniyle Anadolu'nun çeşitli illerinde geçti. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni yarıda bırakıp Edebiyat Fakültesi'nde felsefe okudu.

Öğrencilik yıllarından itibaren edebiyatla, şiirle ilgilendi. Meydan Larousse, Cumhuriyet Ansiklopedisi gibi yayınlarda ve çeşitli yayınevlerinde çalıştı, dergilerde şiirleri ve yazıları yayımlandı, dergi çıkardı. Uzun süre reklam sektöründe metin yazarı olarak çalışan Berfe emekli olunca İzmir'e taşınmıştı ve Urla'da yaşıyordu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İlk şiiri 1962'de Yön dergisinde çıkan Süreyya Berfe'nin ilk kitabı 'Gün Ola' 1969'da Fikir Kulüpleri Federasyonu tarafından basıldı.

'Kasaba' şiiriyle 1966 Türkiye Milli Talebe Federasyonu Kültür Yarışması Ödülü, 'Şiir Çalışmaları' ile 1992 Cemal Süreya Şiir Ödülü, 'Nâbiga' ile 2002 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, 'Seni Seviyorum' ile 2002 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü, 'Çıkrık' kitabıyla 2009 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, 'Seferis ile Üvez' ile 2011 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü'nü kazanan Süreyya Berfe'nin şiirleri 18 dile çevrilmişti.

SOY ADINI NASIL DEĞİŞTİRDİ

Süreyya Berfe 1965 yılına kadar asıl adı olan Hikmet Süreyya Kanıpak'ı kullanıyordu. İlk şiiri 'Yoksul Bir Aile Dedi Ki' eleştirmen Fethi Naci'nin ısrarıyla Yön dergisinde yayımlanınca büyük bir ilgi görür. Ancak Kanıpak olan soy adından memnun değildir bu sırada Berfe. 2014 yılında yazar Ülkü Burhan Meral'le yaptığı bir söyleşide soy adını değiştirme hikayesini şöyle anlatacaktır:

"Şiir dergide çıktı. Çıktı çıkmasına ama soy isimle ilgili bir memnuniyetsizliğim vardı. Ne yani benim kanım pak da başkalarınınki ..k mu! Hoşuma gitmiyordu. Cemal de (Süreya) biliyordu bu hissimi. 'Arabın Yeri' vardı o zamanlar. Şahane lezzette yemekler yapardı. Orada yemeğine maç yapardık kimi zaman. O gün de yazar-çizer takımı olarak, Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosu oyuncularıyla oynadık. Ne alakası var dersen o vakitler tiyatroda müdürlük yapıyorum. Yemekte Cemal 'Haydi herkes bir kağıda Süreyya'ya soy isim yazsın. Hangisini beğenirsek, onu kullansın' dedi. Neler çıktı neler. Kağıtları açtıkça güldük. Hatta biri 'şenşiir' yazmıştı. Sonuçta hiçbirini beğenmedik. Cemal, 'Berfe' olsun dedi. Meğer Ahmet Abi (Arif), birgün evlenirsem ve oğlum olursa adını Berfe koyacağım der dururmuş. Ahmet Abi'den isteyelim ismi dedi. Birkaç kere 'Süreyya Berfe, Süreyya Berfe...' diye tekrarladım. Hoşuma gitmişti. İş Ahmet Abi'yi aramaya kalmıştı. Aradım, anlattım derdimi. Bana, 'Bir şartım var' dedi. 'Bu ismi temiz tutacaksın, yalakalık yapmayacaksın' dedi. Ben de 'Yaparsam gel bul beni' dedim. Ve 1965'ten beri başım dik taşıyorum bu ismi. Ha bu arada Ahmet Abi'nin oğlu oldu ve adını Filinta' koydu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı