Pınar Kür'e veda

TÜRK edebiyatının cesur ve entelektüel kalemi Pınar Kür'ü sonsuzluğa uğurladık dün.

1978 yılında yayımlanan ve edebiyatımızın kült eserlerinden biri olarak kabul edilen 'Asılacak Kadın'ın ithaf cümlesi "Ezilmişliği meslek edinmiş olanlar için"di. İster hizmetçi olarak girdiği konakta sapık fantezilerin kurbanı Melek olsun ister onu yargılayan ve kalemini 'tık' diye kıran ağır ceza başyargıcı Faik İrfan Elverir ezilmişlikte eşittirler aslında. Pek çok yeniliğin yanında, eziklik olgusunu en iyi anlatan romanların da başında gelir 'Asılacak Kadın.'

Kadının toplumdaki konumlandırılmasını mesele edinen ve bunu cesur bir dille anlatan roman ne yazık ki müstehcenlikle yargılandı, 1980 darbesinden sonra kurulan mahkemeler tarafından.

Pınar Kür'ün 1988 yılında İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunduğu tarihi savunmasındaki şu cümleleri bile onun durduğu yeri göstermesi bakımından çok önemlidir: "Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. İşte bu yönden, bir süredir, bu ülkede okuyan, bağımsız düşünen insanların sayısını azaltmaya, gittikçe yok etmeye yönelik bir kültür politikası güdülmektedir. Toplumu, yalnızca boğazını düşünen bir koyun sürüsüne dönüştürme amacıyla izlenen bu politikaların yöntemlerinden biri de kitap düşmanlığı ve okuma korkusu yaratmak; yazarı, sanatçıyı, okuru yıldırmaktır."

Haberin Devamı

Yazdıkları kadar çevirileri ve akademisyenliği ile de kültürel iklimin zenginleşmesini sağladı, çölleşmeye karşı durdu. Bize kattığınız bütün kültürel zenginlikler için minnettarız Pınar Hanım.

PARS'IN HEYKEL BAHÇESİ

YAZ aylarında sanat dünyasının pusulası ağırlıklı olarak güneyi göstermeye başlar. Büyükşehirlerdeki festivaller birer birer sona ererken, tatil yörelerindeki antik tiyatroların sahneleri binlerce yıllık sessizliklerinden yavaş yavaş uyanır. Kimi sanat galerileri yaz karmalarıyla bir sezonun özetini sunarken, kimileri de ziyaretçilerinin izinde yazlık yörelerdeki geçici ya da kalıcı mekânlarında kapılarını açar.

Haberin Devamı

Geçen hafta iki farklı serginin açılışı için rotamı güneye çevirdim.

İlki Bodrum Cennet Koyu'ndaki Bobo by The Stay'in bahçesinde 9 uluslararası çağdaş sanatçının büyük ölçekli yerleştirmelerinden oluşan 'Earth Remembers' (Dünya Hatırlıyor) heykel sergisiydi.

Venedik Bienali, Palais de Tokyo ve Tate Modern gibi prestijli sanat kurumlarında eserleri sergilenen sanatçıların eserleri otelin yüzlerce yıllık yaşlı zeytin ağaçlarını barındıran bahçesinde bir araya getirilerek, mekân, bir açık hava heykel parkına dönüştürülmüş.

Alicja Kwade, Angela Bulloch, Arne Quinze, Camille Henrot, Gisela Colon, Marion Verboom, Sabine Marcelis, Ugo Rondinone ve Wang Keping'in büyük boyutlu çalışmalarının yer aldığı serginin küratörlüğünü Fondation Louis Vuitton, Palais de Tokyo ve Venedik Bienali gibi prestijli kurumlarda görev almış Paris merkezli bağımsız küratör ve sanat danışmanı Herve Mikaeloff ile Artsa Consultancy'nin kurucusu Selcan Atılgan birlikte üstleniyor. Açılışına Nu Look Kreatif Direktörü Maya Yıldırım'ın ev sahipliği yaptığı sergi, özel mekânı ve eser seçkisiyle bu yaz Bodrum'un en önemlilerinden.

Haberin Devamı

Serginin küratörlü turundan sonra bana bir süre Pars eşlik edip, fotoğraf çekiminde modellik yaptı. Kendisi geçen yıl gelip otelin bahçesine yerleşen ve sahiplenen 11 aylık kangal kırması yakışıklı bir erkek köpek. Koruma görevini de üstlendiği için orası artık Pars'ın heykel bahçesi.

Sergide yer alan eserlerin ortak özelliği hafızayı, doğa insan ilişkisini ve ekolojik tahribatı sorgulamaları. Cennet Koyu'nu betona boğup cehenneme çevirmek üzere olan çevredeki inşaat projelerinin arasında ayrı bir anlam kazanan sergi