TÜRK edebiyatının öncü isimlerinden Ömer Seyfettin (1884-1920) henüz 36 yaşında vefat etmesine rağmen edebiyatın hemen her alanında pek çok eser vermiş üretken bir yazardı.
Yazı dilinin sadeleşmesinde ve Türkçenin egemen olmasında önemli bir rol üstlenmişti.
Edebiyatımızda kısa hikâye türünün kurucu kalemiydi.
Usta yazarın hayatını 'Ömer Seyfettin, Ülkücü Bir Yazarın Romanı' adlı çalışmasında anlatan Tahir Alangu'nun arşivinden çıkan günlüğünün ve bir hikâyesinin tıpkıbasımı, Yapı Kredi Yayınları tarafından kitap olarak yayımlandı. M.Sabri Koz'un yayına hazırladığı 'Kayıp Günlük ve Fon Sadriştayn'ın Karısı' Ömer Seyfettin'in hayatının son dönemine dair de önemli bilgiler içeriyor.
Asker olan ve orduda önemli görevler üstlenen Ömer Seyfettin'in Balkan Savaşı sırasında esir düştüğünde yazdığı Balkan Savaşı Günlüğü'nden sonra elde kalan ikinci günlüğü bu. 1918 yılında, hayatının son döneminde tuttuğu günlüğünde eşiyle boşanmasından hayata bakışına, çektiği zorluklara, sağlık problemlerine kadar yaşadıklarını tüm içtenliği ile anlatıyor.
Haberin DevamıGünlüğün edebiyat tarihi açısından önemi ise dönemin edebiyat ortamı ve edebiyatçıları hakkındaki fikirlerini açıkça dile getirmesi. Bu küçük defterde yazılanlar bugün bile ilgiyle okunacak edebiyat tarihi dedikodularını içeriyor.
YARIM OKKA EKMEK OTUZ KURUŞA SATILIRKEN KİM EDEBİYATLA UĞRAŞABİLİR
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemini yaşamış, cephede savaşmış, esir düşmüş, ordudan ayrılıp kendini yazmaya adamış bir edebiyatçı Ömer Seyfettin. Yazı onun için hayatın tek amacı. Yazma motivasyonunu sağlayan ise Ziya Gökalp'in bir sözü olmuş:
"Zabitlikten istifa ederek Selanik'e geldikten sonra tam yazı hayatına atılacağım zaman birbiri üstüne gelen buhranlar...
Evet, İtalya Muharebesi, Balkan Muharebesi... Ben Yanya Kalesi'nde esir oldum. Yunanistan'da bir seneden ziyâde esirlik... İstanbul'a gelip kendimi toplamağa başlayacağım zaman annemin ölümü... Sonra Cihan Harbi... İşte dört senedir bu felaketli harbin müthiş buhranı içindeyiz. Yarım okka ekmek otuz kuruşa satılırken kim edebiyatla uğraşabilir. Ama ben uğraştım.
Eskiden:
- Şu buhran da geçsin de... derdim.
İçtimaiyatçı Ziya Gökalp bir gün bana:
- Türkiye'de buhran bitmez. Biri biterken biri başlar. Eğer yazmak için hayali bir devri bekliyorsan... O başka, dedi.
Haberin DevamıDüşündüm, bu hükmü doğru buldum. Faaliyetim o günden başladı. Bir sene içinde on beş sene içinde yazdığımdan daha çok eser vücuda getirdim."
ESER BIRAKMA İHTİMALİ YOK
Yazı dilinin sadeleşmesini, Arapça ve Farsça kelimelerden arındırılmasını savunan Ömer Seyfettin'in kullandığı Türkçe dönemin edebiyatçıları tarafından eleştirilir. Katur kutur bir dil ve argo olarak tanımlanır. Bunların arasında Yahya Kemal Beyatlı da vardır.
"Ben lisanımda, lisanın hususiyetini teşkil eden 'Türkiyyet'leri kullanırım. Bunu herkes argo sanıyor" diyen Ömer Seyfettin'in 'Başını Vermeyen Şehit' hikayesinin ilk cümlesi olan 'Yarın arefeydi' bu tartışmanın fitilini ateşler.
Haberin DevamıYeni Mecmua'da