RÜŞVET HAKKINDA

Adalet tevzi edene rüşvet, içki kullanana içkiden daha çok tesir eder. Daha çok sarhoş yapar. Rüşvete alışan kimse, rüşvet gelince içmiş gibi şen şatır, gelmediği vakit de tembel, uyuşuk ve öfkeli olur. Rüşvet yiyenler, sank, rüşvetin haram olduğunu duymamışlar, haramın ise Allah'ın gazabını mucip bulunduğunu, rüşveti verenin ve alanın Allah'ın azabına çarptırılcaklarını, şan ve şereflerinin dünya ve ukbada ayaklar altına alınacağını işitmişler herhalde. Zalim rüşvetçi, bir hakkı taksimde ve tevzide rüşvetin sarhoşluğu ile haksızlık yapmakla, yani haksıza hak vermekle kendi ateşini eliyle hazırlamış olur. Rüşveti alan da, veren de cemiyet için zehirden daha öldürücüdürler. SÜNNET-İ SENİYYEYE SARILMAK Cenab-ı Hakk'ın üzerine farz ve vacib kıldığı ibadetleri ifa ve ikaamede cehd ü gayret ederken, Resul-i Kibriya'nın sünnet ve adabından da ayrılma. Sakın ha farzların fazilet ve şerefiyle mukayese ederek, sünnetlere ve müstehablara riayet ve hürmmette kusur etme. Onları terk ve ihmal etmekten sakın. Sünnete bağlılık ahiret azabına karşı siperdir. Farzların layıkı vechiiiile ikmaline sebep olur. İbadetin ziyneti ve süsüdür; kabulüne sebeptir;ifsadını önler. Ayağı şekili ata benzeyen sünnet-i seniyye, her ne kadar alnı bbeyaz akıtmalı at gibi olan farzlardan daha sonra gelirse de madem ki şer'an muazzezdir, o halde daima mübecceldir. İslamı adaba küçümser gözle bakan sünnet-i seniyyeye tazimkar olmaz. Sünnete tazimkar olmayan ise farzların kadr ü mertebesini bilmez. İLMİ İLE AMİL OLAN ALİMLER Allah'tan korkup, ahirette vereceği hesaptan çekinen, Resulullah ve ashabının