GÖNÜL BAHÇESİNDEN

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri buyurur: ''Alan sensin, kılan Sen; Ne verdinse odur, dahi nemiz var Hakikat üzre anlayıp bilen Sen, Ne verdinse odur, dahi nemiz var ''.... Her iş ve oluşta Faili Mutlak, Cenabı Haktır. Bu sebeple mümin, daima hiçliğini idrak halinde olmalı, nailiyetlerin de mahrumiyetlerin de Cenabı Hakkın birer imtihan olduğunu bilmelidir. Zira nimete eriştiğinizde gurur ve kibire kapılmak, nefse prim vermek demektir. Nimetten mahrum kaldığında ye'se düşmek ise, şeytana mağlup olmak demektir. Kamil ve arif müminler, bir nimet veya muvaffakiyete nail olduklarında ; ''Tevfik Allahtandır; Ya Rabbi, bu Senin lütfundur!'' diyerek nimetin asıl sahibinin Cenabı Hak olduğunu itiraf eder, daima Rablerine iltica halinde yaşarlar. Cenabı Hak lütfi etmediği takdirde kendilerinin bir hiç hükmünde olduklarının şuuruyla, yüksek bir kulluk edebi gösterirler. Rivayete göre Cenabı Hak,Hazreti Musaya : '' Firavuna git; çünkü o iyice azdı...(Taha, 24) buyurduğu zaman Musa as, aile etrafını ve davalarını zahirde emanet edeceği bir kimse olmadığından ''Ya Rabbi! Ev halkım ve davarlarım ne olacak dedi. Bunun üzerine Cenabı Hak şöyle buyurdu: '' Ey Musa! Beni bulduktan sonra, başka ne istersin Sen Benim emrimi edaya koş! Bana bağlan ve teslimiyet göster! İstersem, kurdu koyunlarına çoban eder ve meleklerimi de ailene muhafız kılarım. Ey Musa! nedir bu düşündüğün Annen denize bıraktığı zaman seni kim kurtardı Bundan sonra seni annene kim kavuşturdu Hani sen, birini kaza ile öldürmüştün de Firavun seni aramaya konulmuş, ve öldürmeye azmetmiştir. O zaman seni ondan kim muhafaza etti Musa as bu sözleri hem dinleyip, hemde her cümlenin sonunda: '' SEN, SEN, YA RABBİ!'' diyordu. Cenabı Hak Bedird'e müslümanlar hakka tevekkül ve teslimiyet lerini kaybetmesinler diye ikaz sadedinde şu ayet nazil oldu: '' Savaşta onları, siz öldürmediniz, fakat onları