CEZA VERMEKTE ACELE ETMEMEK

Umman denizinden gemiyle bir adam karaya çıkıp geldi. Denizler aşmış, karalar görmüş, çöllerde gezmiş, hulasa dünyayı dolaşmıştı. Türk, acem , arap, yunanlı ve romalılarla tanışıp görüşmüş onların bilgilerini temiz nefsinde toplamış her tarafı gezip dolaşmak ve herkesle temas etmekle kültürünü kuvvetlendirmiş; tecrübe edinmiş bir kimse.... Vücutça iri yapılı; adeta bir ulu ağaç gibi fakat yapraksız bir ağaç. Çünkü çok fakir. Elbiisesinde 200 yama vardı . Kendisi de o elbise içinde kav gibi kurumuştu . Kıyısına çıktığı ülkenin , fakirlerin elinden tutan, alçak gönüllü ve adının iyi anılmasını isteyen haluk bir hükümdarı vardı . Yukarı da söz konusu edilen böyle bir adamın memleketlerine geldiğini padişaha haber verdiler. Padişahın emri ile ilk önce onu hamama götürüp yıkadılar, temizlediler; ondan sonra da huzura çıkardılar. Bu adam hükümdarın huzurunda yeri öptü ve el pençe divan durup ; "Padişahım, fermanın her zaman , her yerde yürüsün ; Talihin sana yar olsun" ,diye medih ve dua da bulundu. Padişah dedi ki; " Kimsin, nerede geliyorsun Bizim bu taraflarda ne işin var Memleketimizde güzel, çirkin neler gördün Ne gibi hoşuna gidip beğendin ve neleri beğenmedin " Adam şu cevabı verdi: " Ey yer yüzünün hükümdarı! Allah senin yardımcın ve devletinde mes'ud olsun . Ülkenizde bir çok yerleri gördüm , fakat zulüm görmüş bir yere ve gönlü yaralı bir kimseye rastlamadım. Kimsenin incinmesine razı olmamak; işte bir hükümdar için meziyet ve ziynet budur. Aynı zamanda bir sarhoş bile görmedim. Hatta meyhaneler dahi yıkılmış..." Hulasa bu adam çok güzel konuştu. Zannedersin ki etek etek mücevherat