Yangın ve laiklik
İdris Günaydın
Laiklik Türkiye'de algılandığı kadarıyla; kimsenin kimseye inanç telkin etmemesi yani herkesin inancında ve yaşantısında hür ve serbest olmasıdır.
Onun için denir ki; "En iyi Müslümanlık Türkiye'de!"
Bu, Arap ülkelerindeki despot idarelere bakarak söylenen bir sözdür. Müslüman ülke olup Arap Ülkelerine benzemeyen Endonezya ve Malezya örnekleri de var. O ülkelerdeki Müslümanlık da eşitlikçi, çoğulcu ve kızların eğitimine önem veriyor.
Türkiye'deki bu, bana göre yanlış telakki, kızların okutulmasıyla, bir de çoğulcu demokrasi ile ilgili. Yoksa isteyenin inanıp inanmama hürriyeti, inanmayanın da inanmadığı gibi yaşama hürriyeti zaten İslam'ın cevaz verdiği bir husus.
Ancak, her ülkede var olan "toplumun uyması gereken genel ahlak ve emniyet kurallarına uymak" şartıyla.
Bir de Allah bu hürriyeti yani inanmama hürriyetini tanımakla birlikte ceza vermekten vaz geçmiyor.
Eğer, nasıl olsa inanmadığım şekliyle yaşama hürriyetim var deyip, halkının yüzde doksan beşi Müslüman bir ülkede, mesela Ramazan Ayında herkes oruçlu iken millete göstere göstere yemek yer, sigara tüttürürsen; o ülkenin görevlileri seni uyarır veya oruç tutanlarca sert veya yumuşak şekilde uyarılırsın! Bu, tıpkı hamile bir kadının aş yerdiği çağda, karşısında sıkarak limon yemeye benzer. O kadını tahrikten başka şey sayılmaz bu durum. Kimse de bunu yaşam özgürlüğü olarak görmez.
Evet, laiklik diyor ki; kimseye inanç anlatamazsın, dayatamazsın; işinden gelir işine gidersin. Bu yönüyle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin okullara konması, camilerde vaizlerin din adına vaaz vermeleri laikliğin düz mantığına aykırıdır.
Ama aslında laiklik hakikate aykırıdır.
Laiklik, bir başka deyişle şunu demek istiyor: Mesela Bolu'da Grand Otelde menfur bir yangın çıktı. 78 vatandaşımız yandı. Bu yangın esnasında insanlar otelin pencerelerine koşup bağırdılar, yardım istediler. Biri aşağıdan yukarı şöyle bağırsaydı: "Niçin bağırıyorsunuz. Biz size yardım edemeyiz. Türkiye'de laiklik var. Yanma hürriyetiniz var. Kimse kimseye karışamaz. Yaşam özgürlüğü var."
Bu söz ne kadar saçma ise, ne kadar vahşi ise; aynı şekilde bir insanın "bana karışamazsın. İstediğim gibi yaşarım. Sonunda yanacaksam ben yanacağım. Sana ne! Sen karışma" demesi de aynı anlamdadır.
Şuna mutlak anlamda inanıyoruz ki; dünyada İslam dışı bir hayat süren ahirette mutlaka yanacaktır. Dünya ile ahiret arasında bir mezar üstü toprağı kadar perde vardır.
Ben Müslümanım diyen birine Müslümanlığın kurallarını hatırlatmak kadar doğal ne vardır Trafiğe çıkan birine trafik kurallarını hatırlatan polise kızılır mı
Öyle ise Türkiye'deki Müslümanlık Müslümanlığın iyi olduğunun göstergesi değil, dinsizliği yaşama göstergesi. Buna iyi denmez, denemez.
Eğer bu hal iyi ise, dinin kurallarına göre yaşamanın egemen olduğu bir hayat, yani Allah'ın yaşanmasını istediği bir hayat zorbalık olur. Bu da Allah'a iftiradır.
NE OLUR
Bir inanan, bir orta yollu inançsızı veya bir gafili hatta bir inançsızı uyarsa ne olur Zorlamaz. Çünkü zorlamak zaten dinin tabiatına aykırıdır. Nitekim "