Türkiye'nin üç meselesi

Şurası muhakkak ki; gelecekte Âlemi İslam'ın lideri Türkiye olacak gibi duruyor. Bunun için biraz daha hükumetin radikal adım atması gerekiyor! Eğer MHP de buna razı olursa tabi. Ama Türkiye'de üç meselede bir yol kat etmemiz gerekiyor.

Türkiye daha çok İslamlaşmalıdır. Lakin bunu yaparken, şunlara dikkat etmek gerekir.

1- Hafızlık müessesesi: Her yıl sekiz bin civarında çocuğumuz hafız olmaktadır. Fakat yakinen ilgilendiğim için bilmekteyim ki; bu çocuklar akademik hayatta başarılı olamamaktadır. Bunun yerine evlerimizde veya Kur'an Kurslarında laboratuvarlar açmalı ve bu çocukları bilimin hafızı yapmalıyız. Sıkı bir dini eğitimden geçirilmeli, öğrencilere bir dava şuuru öğretilmelidir.

Dava nedir Cumhurbaşkanı da başta olmak üzere bir "dava dava" söylenip duruyor. İyi de dava nedir Dava hilafeti yeniden ihya etmek mi, Türkiye'yi sınaide, ziraide, teknolojide İslam Dünyasına baş yapmak mı, Türkiye'yi Âlemi İslam'a öncü yapmak mı, Türkiye'yi Müslümanlaştırmak mı Nedir Bunun izahı gerekir. Bunlardan hangisi olursa olsun gençlerin bu gayeye yürümesi elzemdir. Zira gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgâr fayda vermez.

2- Tarikatlar. İnsanın olduğu yerde tarikatlar da olacaktır. Sadece Müslümanlıkta değil diğer dinlerde de bu mevcuttur. Mühim olan tarikatların doğru konumlanmasıdır. Bazı tarikatlar adeta Cennetten arsa satmakta ve bu çağda bile Müslümanları kandırabilmektedir. Ya, elinizdeki telefon, altınızdaki araba bilimin mahsulü, siz bir faninin Cennetten arsa satacağına inanıyorsunuz; nasıl olur

Tarikat, bir futbolun teknik direktörü gibi öğretmeli ve yaşatmalıdır. Bir futbolcu Teknik Hocasının kerametiyle mi, yoksa taktiğiyle mi gol atmaktadır İşte tarikatlar da müritlerine abur cubur keramet hikâyeleri anlatarak akıllarını kuşatmak yerine onlara doğru bilgi ve doğru istikamet göstermelidir. Her insanın hayatında buna benzer olaylar görülür. Mesela ben Ankara'dan gelirken arabanın lastiği patlamış. Haberimiz yok. 120 km ile gittiğimizi çok iyi biliyorum. Arkadan bir otobüs selektör yapmasa daha ne kadar gideceğiz belli değil. İndik baktık ki; lastik patlamış, erimiş ve bir yumruk kadar kalmış. Şimdi bu bir keramet mi Keramet ise her insanın hayatında bulunur böyle şeyler. İkitelli Sanayi Bölgesinde bir tarihte ters kapana girdim fakat lastiklerim patlamadı. Bunu bir keramet olarak kullanabilirdim.

İşte şeyhler de öyle, genellikle şeyhlerin kerametlerini birkaç kişi anlatır, bütün müridanın ağzında dolaşır. Anlatan kendisi görememiştir de başkasından duymuştur. Bir de tarikatların bir kısmında şeyh ölünce yerine oğlu veya kardeşi veya damadı geçer de o tarikattan kimse o makama layık görülmez. Sanki başkalarının olgunlaşma hakkı yoktur!

Bazı tarikatlar veya cemaatler de devletten parsa kapma peşindedir, Bakanlık veya bürokrat yerleştirebildiler mi o nispette kendilerini güçlü hissederler. Hâlbuki dava gönlün tezkiyesi değil mi

3- Tüm bunlara itiraz edeyim derken aşırı kaçıp Sünneti inkâr edenler. Yani hadisleri inkâr edip sadece Kur'an vardır diyenler. Ama kendileri Kur'an'ın kendilerince doğru anlaşılabilmesi için 20 30 cilt kitap yazıyorlar. Eleştiri haktır ve olmalıdır lakin Sünneti inkâr iyi bir niyetin mahsulü görülmemektedir.

Hâlbuki Araf Suresi 157. ayette Allah (c.c.) "Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi peygambere uyanlar (var ya) işte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerindeki zincirleri indirir. O peygambere inanıp ona saygı gösteren ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır." Demek ki neymiş Peygamber Muhammed haram ve helal koyabiliyormuş.