Türkçe kutsal mı

Yazılarıma yorum yapan bazı okuyucular, yazılarımda kullandığım bazı Arapça, Farsça kelimeler yerine bugün kullandığımız, anlaşılan kelimeler kullanmamı tavsiye ediyorlar.

Bazıları da "Türkçe" kullanmamı istiyorlar.

İsteklerine saygılıyım.

Hiçbir dil kutsal değildir ama iki dil bizim için çok önemli ve anlamlıdır.

Türkçe ve Arapça

Türkçe kendi dilimizdir. Onu en fasih şekilde öğrenmek kişinin ilmindendir, kültüründendir, diline verdiği ehemmiyettendir.

Arapça ise Kur'an'ın gönderildiği ve Hz. Peygamberin konuştuğu dil olduğu için ister istemez önem arz eder.

Lakin hiçbir dil kutsal değildir. Kutsal olsa öğrenilmesi zaruri olur. Fakat saygındır. Milletin kendi lisanı ise o millet için olmazsa olmazı, köprüsü adeta namusudur.

Türkçenin ortaya çıkışı, bir dil haline gelmesi çok da önemli bir olay değildir. Bundan kaç bin yıl önce oluştuğunu bilemediğimiz diller bir şekilde oluşmuş. Türkçe de öyle, Hintçe de öyle

Burada dili oluşturan milletlerin alkışı hak ettiği söylenemez.

Nasıl oluştu Meçhul bir konu ama şahsen bilmek isterdim. Ama Türklerin dil konusunda, belki dünyada başka örneği bulunmayan bir başarıları var: Osmanlıca Diğer tüm dillerin nasıl oluştuğunu, o tarihlerde cahil, eğitimsiz olduğunu bildiğimiz o insanların dillerini nasıl meydana getirdiklerini bilmiyoruz ama Osmanlıcayı, başta Arapça, Farsça kelimeler olmak üzere, kendi mülkü içinde yaşayan milletlerin dillerinden alarak, komşularının ve yakın uzak milletlerin dillerinden alarak bir dil oluşturan Müslüman Türk Milleti gerçekten büyük bir iş yapmıştır.

O kadar farklı kelimelere kendi ses uyumunu vererek, ağız yapısına uydurarak bir dil oluşturmak O kadar basit mi

Hem bir dil oluşturmuş hem onun gramerini oluşturmuş hem onu hukuk dili, şiir dili, edebiyat dili, sanat dili ve divan dili haline getirmiştir. Ne büyük bir eserdir ki; "argo" tabir edilen bir dil seviyesine indirgememiştir.

Ne acıdır ki; Türkün bu muazzam başarısı başta İngilizler tarafından kıskanılmış ve kendi dillerinin dünyaya egemen olması için iki dil önlerinde engel görülmüştür: Osmanlıca ve Fransızca Çünkü yüz yıl önce dünyada en yaygın veya tesir alanına sahip olarak bu iki dil mevcuttu.

Fransızcayı bir şekilde itibardan düşürerek, Osmanlıcayı da yasaklatarak gayelerine ulaşmışlardır.

Goethe, "Bir millete yapılacak en büyük kötülük onun diliyle oynamaktır"der. O kötülük fazlasıyla yapılmıştır.

Walter S. Lander: "Bir milletin kanunlarının çiğnenmesinden sonra en büyük suç, dilinin çiğnenmesidir"der. O suç, dili sadeleştirme adına işlenmiştir.

Adeta Türkçemiz "sal"a bindirilip "sel"e verilmiştir.

Neyzen Tevfik:

"Soruyorlar bize: 'Öz Türkçe nedir'

'Yaşayan, anlaşılan dil!' diyoruz.

Oturup bilmeceler uyduruyor,

Sonra 'Öz Türkçe budur bil!' diyoruz"diyerek Öz Türkçe adı altında dildeki katliama dikkat çekiyor. Onun için bu dildeki katliamların yaygınlaştığı dönemlerde "Seni gidi Kamus'suz seni!.." tembih cümlesi çok kullanılırmış.

"Kamus(lügat) bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: Kamus'a" Cemil Meriç.

Yine Merhum Cemil Meriç Üstat: "