Son elli beş yılın icmali (2)

Son elli beş yılın icmali (2)

İDRİS GÜNAYDIN

Demirel'in kurduğu bu hükumet de Erbakan ve Türkeş'ten mütevellit II. Milliyetçi Cephe Hükumetiydi. Yine Erbakan rüzgârı esiyordu. Lakin Erbakan hem hükumette ama kendi başbakanı olan Demirel'i eleştiriyor ve halktan tepki görüyordu.

Türkiye'de en kolay iş hükumet kurmak olmuştu. Ardından Bülent Ecevit Adalet Partisinden apardığı vekillerle Güneş Moteldeki gizli pazarlıklarda verdiği sözlerle bir yıl üç yüz on bir gün süren bir hükümet kurdu.

O zamanlar SamsunÇarşamba Suğluca Köyünde imam hatip ve Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsünde öğrenciyim. Yaz dönemi. Millet tarla sürecek, ürün kaldıracak; mazot yok, benzin yok. Traktörlerin kuyruğu kilometrelerce Halk perişan. Geceleri traktörün altına yorgan serip yatıyor.

Bakkallarda yağ yok, şeker yok, temel gıda maddeleri yok.

Tüpçüde tüp yok.

Derken bir sabah okula gittiğimde gördüm ki Samsun Tekel deposu yanıyor. Öğrendik ki Türkiye'deki Tekel Depolarının çoğu o gece yanmış. İçerde daha parası ödenmemiş balya balya tütünler yanıyor.

O günü hiç unutmam. Hangi hocamız derse geldiyse ders işlemedi.

Memleket nereye gidiyordu Bu işin sonu nereye varacaktı

Espriyi Arapça Hocamız Hulusi Kılıç patlattı. Şöyle bir dumanlara baktı ve sınıfa döndü: Bu zaten yanmayacak mıydı dedi. Yanıyor işte

Bir şey çalmayan Ecevit başkalarına iyi çaldırıyordu. Bir orkestra şefi gibiydi. O gidince Süleyman Demirel başa geldi. 305 gün sürdü bu hükümette. Dışarıdan destekli bir hükümetti. MSP dışarıdan destekliyordu.

MSP'nin 1977 seçiminde 48 olan vekil sayısı fazla oy almasına rağmen bir vekili seçecek oy sayısı arttığından 24'e düşmüştü ama yine anahtar parti durumundaydı.

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın görev süresi dolmuş, yeni cumhurbaşkanını seçmek gerekiyordu. Ayrıca ülkenin her yanında kurtarılmış okullar, semtler, caddeler Karşıt görüşten kimse oraya giremiyordu. Polis bile ayrılmış ve karşıt dernekler kurulmuştu. Her gün vurgun oluyor, nice genç bedenler sağdan ve soldan toprağa düşüyordu. Bazen bu sayı otuzu, otuz beşi buluyordu.

Memleket nereye gidiyordu

Bulgaristan'a yerleşen Bekir Çelenk denilen mafya babasının sağladığı silahlar sabah sağcıların, öğleden sonra solcuların elinde cinayet işliyordu. Bir el bizim gençliğimizi önce kamplara bölüp sonra birbirine kırdırıyordu.

Gençlik üç gruptu: İslamcılar, Ülkücüler, Solcular.

İslamcılar daha ziyade bizim mensubu olduğumuz siyasi ve fikri kompartımandı. Biz olaylara karışmıyor sadece kitap okuyor, konferans dinliyor ve matbuatı takip ediyorduk. Fikri tartışmayı da çok seviyorduk. İnsanların toplandığı bir mekânda konuyu mutlaka biri açıyor biz de tartışmaya giriyorduk. İster solcu, ister ülkücü; kiminle tartışırsak bunu tebliğ maksadıyla yapıyorduk.

Bu durum bizim camiamıza bir tarafsızlık ve güven oluşturdu. Solcu veya ülkücü kesim, birbirleriyle konuşamıyor bize müracaat ediyordu. Ara bulucu idik bir şekliyle

TBMM de cumhurbaşkanlığı turları başladı. Fahri Sabit Korutürk aday gösterilmişti. TBMM de çoğunluk gruba sahip iki büyük parti aralarında uzlaşıp aynı adaya oy vermiyordu. 116 tur yapılmış lakin cumhurbaşkanı seçilememişti. Genelkurmay Başkanı olan Kenan Evren her iki parti liderinden bazı yasaların çıkmasını, aksi takdirde sıkıyönetim ilan edilen bölgelerde yetkilerinin olmadığını söylediği halde TBMM'den yasa çıkmıyordu.