Son 55 yılın icmali (4)

Son 55 yılın icmali (4)

İDRİS GÜNAYDIN

Nihayet yıllarca süren bu iktidarsızlığın ve istikrarsızlığın son durağına gelinmişti. Ak Parti, milletin yıllarca akan göz yaşlarını dindirmek, yoldukları saçlarını kurtarmak ve sahipsiz bozkır hikayeleriyle benzeşen Anadolu'yu sahiplenmek için iktidar olmuştu.

Tabii, bir süre sonra da bazıları saçını yolmaya başlayacaktı hırsından.

Önce Abdullah Gül başbakan oldu. 115 gün sürdü başbakanlığı. Yine aynı partiden bu sefer Recep Tayyip Erdoğan başbakan oldu. 11 yıl 167 gün başbakanlık yaptı. Muhtar bile olamaz artık diyenler bilmeden seçeneğin önünü açık bırakmışlardı. Başbakan olacaktı, oldu.

İstanbul Belediye Başkanlığını kendisine çok görenler bilmeden başbakanlığa uygun görüyorlardı. Aslında bilmedikleri bir şey daha vardı: o başbakanlığa da layık değildi. Biz ona cumhurbaşkanı diyoruz ya; aslında o bir cumhurbaşkanı da değil devlet başkanıydı.

Arada Ahmet Davutoğlu başbakan oldu. 1 yıl 270 gün başbakanlık yaptı. Kendisine altın tepsi ile sunulan nimeti kendi maharetinden bildi. Kongre yapılan teşkilatlarda kendi ekibini kurmaya, partiyi kendi lehine dönüştürmeye çalıştı. Karşısında kurt bir siyasetçinin olduğunu düşünmeden bunu yaptıysa da yemedi. Çabuk deşifre edildi.

Binali Yıldırım başbakan oldu. 2 yıl 46 gün süreyle o makamda kaldı.

Tüm o süre zarfında 27 Nisan Darbesi, Sabih Kanadoğlu Darbesi, 17-25 Aralık Fetö Darbesi, 15 Temmuz Darbesi gibi milletin malumu olan darbe teşebbüsleri olduysa da güçlü iktidar, güçsüz muhalefet sayesinde bunlar aşıldı.

Recep Tayyip Erdoğan tüm seçimleri öyle veya böyle aşıyordu.

Türkiye tarihinin yapılamaz hizmetleri yapılıyor, aşılamaz denilen engelleri aşılıyordu. Artık Türkiye'ye küçük hedefler uymuyordu.

2014 yılında cumhurbaşkanlarının doğrudan halkın oyu ile seçilmesi gereği cumhurbaşkanı seçilmiş, 2018 ve 2023'de tekrar seçilmiş, halen de bu göreve devam etmektedir.

Türkiye; yakaladığı bu istikrarı hiçbir devirde yakalamamıştır.

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında da bir istikrardan söz edilse de bu yanlıştı. Çünkü o yıllar hiç seçim olmamıştı. İkincisi, çıkan isyanlar neticesinde 400.000'e yakın insan katledilmiş veya asılmıştı.

Ayrıca yolu, elektriği olmayan Türkiye'de kurulan dört şeker fabrikası mevcuttu fakat onlar da zarar etmişlerdi. Bunun dışındaki fabrikalar birer atölyeden mülhem Osmanlıdan kalma işletmelerdi.

Bununla ilgili müstakil bir kitap yazan Prof. Mümtaz Turhan, "Garplılaşmanın Neresindeyiz" isimli eserinde sadece Abdülmecit Döneminde 600 adet fabrikanın kurulduğundan bahseder. Bunlar altyapısı iyi hazır olmayan, milletin iktisadi durumu iyice analiz edilmemiş, yolu ve hammaddesi bulunmayan fabrikalar veya işletmelerdi.

Tabii Anadolu'da öncelikle yol ve enerji halledilmeden fabrika kurmanın mantığı yoktu. Nitekim tutmadı da

Türkiye'nin, bilhassa Adnan Menderes'in idamından sonraki yıllarının nasıl istikrarsız geçtiğine bakılırsa görülür ki; 1983 yılına kadar 19 Mayıs Bayramlarında ve diğer etkinliklerde milletin kızlarını soyup sahneye çıkarmanın maharet kabul edildiği düşünülünce neden Mustafa Kemal'in mezarının bayrak ipinin dahi ithal olduğu daha iyi anlaşılır.