Kivi gençliği

Kivi meyvesi ilginç bir meyve. Dalından koparılan kiviler çok serttir. Henüz kozak gibidir. Eğer bu kivileri birkaç elmanın yanına koyarsanız iki günde o elma gibi olgunlaşır ve yumuşarlar.

Gençlik de öyledir. Ellerindeki telefon sayesinde kimi örnek alacaklarını belirler ve ona benzerler. Daha çok da kötülere benzerler. Çünkü ellerindeki telefon adeta şeytanın da meleğin de oyuncağı gibidir. İnsandaki irade gibidir. İster şeytanın yolunu takip et ister meleğin yolunu Her şey senin elinde.

Ne var ki telefonda kötü örnek olabilecek paylaşımlar, gösteriler çoktur. Hepsi ilginç olma noktasından hareketle videolar, görseller, animasyonlarla

Günümüzden örnekler vermek gerekiyor. O örneklerin de yaşayan yakın tarihli insanlara ait olması gerekiyor. Çünkü genç böyle insanları görecek, dokunacak, onların da kendileri gibi bir insan olduğunu, yapılabilirliğini anlayacak.

Böyle insanlar yok mu Elbette var. Öldükten sonra farkına varılan insanlar. Araştırıldığında bulunabilecek insanlar. Günümüzde sahabe gibi yaşayan insanlar.

Bir ara Diyanet'in "Herimam on çocukla ilgilenecek"projesi vardı. Sonra kayboldu. Bayağı umutlanmıştım. Fakat imamlar çocuklara ulaşamadılar. Çoğu İmam Hatibin derdi başka. Öğrencilere aşılayacağı bir ideali yok. Hedef göstermekten aciz.

ÖnümdeAydın Başerimzalı"İrfan Dünyamız" adlı İnternet Gazetesinde yazılmış bir makaleden alıntı yapmak istiyorum. Yazıyı İlyas Onay adlı arkadaşım göndermiş. Yazı Giresun Lisesinde vaktiyle Din Kültürü Öğretmenliği yapan, bilahare Giresun İmam Hatip Lisesi kurulduğunda bu okula ilk müdür olan, 1977 seçimlerinde de MSP tarafından Giresun'dan birinci sıra milletvekili adayı olan, bilahare Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde doçentlik kariyerine kadar yükselen Artrvinli, geçen yıl bu zamanlarda aramızdan ayrılan, benim de İmam Hatip Okulunda ilk müdürüm; efsane müdür Nedim Urhan'a ait.

Yazar Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun bir arkadaşının anlattığı bir hatırasını naklediyor. Hatıra şöyle. Aynen aktarıyorum:

"Arkadaşım fakültede öğrenciyken ara sıra maddi sıkıntılar çekiyormuş. Bir gün eski fakülte camisinde kıldığı Cuma Namazının ardından ellerini semaya, gönlünü Cenab-ı Hakk'a açarak: "Ya Rabbi, halimi biliyorsun. Zordayım, zor durumdayım. Cebimde tek bir öğle yemeği fişi almaya, fakülteden çıkıp yurda gitmek için tek basımlık akbil doldurmaya param yok. Sık sık babamdan istemeye yüzüm yok. Bunaldım, sıkıştım, yardım et." Diyerek tazarruda bulunmuş. Camiden çıktığında fakülte öğrencilerinin sırayla sandalyede oturan birinin elini öptüklerini gördü. Yaklaşınca sandalyede oturanın bir-iki sene önce fakültelerinden emekli olan Nedim Urhan Hoca olduğunu fark edince o da elini öpmek ve hayır duasını almak üzere sıraya girdi. Hocanın elini öpen kenara çekiliyordu. Sıra kendisine gelince o da elini öpüp kenara çekilecekti ki Nedim Hoca bu öğrencinin tuttuğu elini bırakmadı ve sordu: "Senden adam olur mu" Öğrenci hem kendisinin elini bırakmamasına hem de kendisine yöneltilen böyle bir soruya oldukça şaşırmıştı Şaşırmıştı çünkü, elini öpen kenara çekilmişti de kendisini neden bırakmamıştı Ve diğerlerine bir şey sormamıştı da buna neden böyle bir soru yöneltmişti Bir anlık duraksamanın ardından şaşkınlığı üzerinden atıp: "Bizden adam olmaz hocam." Deyince, tebessüm eden Nedim Hoca: "Olur olur" diyerek öğrenciyi kendisine çekip sarıldı. Oradakilere fark ettirmeden kucakladığı öğrencinin ceketinin iç cebine bir zarf iliştiriverdi. Ardından gelen öğrenciler de elini öptükten sonra kısa bir muhabbetin ardından Hoca camiden ayrıldı. Cebine ne konulduğunu merak eden öğrenci az ötede açtığı zarfta bir aylık akbil, bir aylık yemek fişi ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir meblağın olduğunu görmüştü."