"Kes ulan" kaç yıl sürecek

Bir rivayette dönemin jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Uygur'a başka bir rivayette de Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk'a ait olduğu söylenen ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında hiç düşünülmeyen, daha önce olmayan bir olay yaşanıyor: Toplantının "dilek ve temenniler" diyebileceğimiz bölümünde olayın faili komutan, Cumhurbaşkanı'nın kendisine söz hakkı vermesiyle cebinden bir kâğıt çıkartıp okumaya başlıyor. Kâğıtta bildik şeyler İrtica, din eğitimi, İmam Hatipler, Kuran Kursları, başörtüsü, tarikatlar, cemaatler

Askerliğimde bölük komutanı benden bir şey rica etti. Kendisine verilen bir seminer konusunu hazırlayıp kendisine sunmamı istedi. O da taburda bunu okuyacakmış. "Türkiye'nin hava angajmanları" başlıklı bir konu.

Faydalanabilmem için de beni taburun kütüphanesine yönlendirdi. Bir de kitap ismi verdi. Kütüphaneye vardığımda, benden başka kimse yok; kitapların tamamının dışlarının düz bir kâğıtla kaplandığını gördüm. İsim v.s. yazmıyordu. Aramaya başladım. Tek tek kitapları indiriyor ve birinci sayfalarına bakıyorum.

Elime "Türkiye'deki İrticai Örgütler"adlı bir kitap geçti. Yıl 1990 Açıp biraz okudum. Bildik şeyler. Mimli cemaat, tarikat ve faaliyetler Başta Milli Görüş!

Adı geçen toplantıda da aynı zırvaları o paşa dilinden dökmeye başlıyor! Onlar buna alışık. Harp Okuluna girdikleri andan itibaren yüzlerce defa dinlediler veya anlattılar.

Harp Okulunu kazanan bazı öğrencilerimden bunu defaatle duydum. Derslerde dinle alay etmeler. Öğrencileri kızlara karşı tahrik etmeler Cumaya giden öğrencilere "imamın arkasında niye namaza duruyorsunuz, Hülya Avşar'ın arkasında dursanıza" demeler v.s.

Yine askerliğimden bir misal: Cuma Günleri bölük toplantısı oluyor ve sadece komutanlar katılıyor. Bölük komutanı, Adıyamanlı bir onbaşıya, namaz kılıp Kur'an okuduğu için veryansın ediyor, onun ibadetleri üzerinden hayasızca saldırıyor. Aslında, benim tartışmaya dalmamı istiyor olabilir. Allah dünya durdukça kendisinden razı olsun üsteğmenim ayağıma bastı. "Sakın bir şey deme. Bu bir tuzak olabilir"anlamında.

Ama ciheti askeriyede böyle örnekler de bir hayli fazlaydı her dönem. Şimdi durum nasıldır bilemem ama o gün, yani o MGK toplantısında bir şey oluyor. Zamanı durduran, insanın kafasına bir darbe alıp bir an denge kaybına sebep olan sadme gibi bir ses duyuluyor. Alışık olunmadık, resmi toplantıların üslubundan farklı bir ses: "Kes ulan!"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sesi.

Bir anda hava buz kesiyor. Ve o komutan evraklarını toplayarak odadan çıkıyor.

O gün bugün o "kes ulan" icraatını sürdürüyor lakin bu kaç yıl sürecek

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ise "28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek"diyerek o fişlemelerin, ithamların, kapı ardından dinlemelerin daha yıllarca devam edeceğini ima etmişti. "Kes ulan" aynı zamanda bu tekerlemenin "inek nerde ağaca çıktı, ağaç nerde balta kesti"si gibi!

Yaşadığımız bazı hadiseler ki, daha yakın; askeriyede bazı askeri okul öğrencilerinin namaz kıldığı mescide Mustafa Kemal resmi asmalar ve hatta bu öğrencileri dövmeler Mescide ayakkabı ile girmeler Trende, vapurda, metroda, otobüste ve sokakta dine ve mukaddesata yönelik küfürler, hakaretler Okullarda medyaya yansıyan şekliyle Din Kültürü Öğretmenine hakaretler, öğrencilere bayramlarda ve bazı törenlerde Mustafa Kemal fotoğraflı tişört giydirip onları duvardaki bir postere tapındırmalar