Birkaç gün önce Şebinkarahisar'daydım.
Şebinkarahisar 1923 yılında vilayet olmuş,1933 yılında Giresun'a bağlanmış küçük bir ilçemizdir.
1473 yılında Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli Savaşı'ndan dönerken, Karahisarı Şarki adını verdiği bu yere uğramış ve burada üç gün kalmıştır.
Şebinkarahisar'da bugün Fatih Sultan Mehmed'in, o cihan Padişahının kaldığı bir yer var mıdır, bilmiyorum! Böyle bir müze
1924 yılında Mustafa Kemal, Karahisarı Şarki ismini Şebinkarahisar olarak değiştirmiştir.
Mustafa Kemal, Doğu Karahisar anlamına gelen Karahisarı Şarki ismini uygun bulmamış "gece" anlamına gelen "Şebin" ismini bu ilçemize vermiştir. Yani bugün Şebinkarahisar demek Gecekarahisar demektir. Yani gece gibi karanlıkta bir sur anlamı taşımaktadır.
"Şebinkarahisar" anlamı bir yana, küçük fakat ağırlığı olan bir ilçemizdir. Kalesi, tarihi kalıntıları ve bugünkü yerleşim düzeni itibariyle değişik bir manzarası vardır. Şebin Cevizi denilen bir cevize sahiptir. Ayrıca dut kurusu (çemiç) dut pekmezine batırılarak yapılan pekmezli ceviz
İnsanlarının çoğu gurbete göçmüş, orada işadamı olmuş bir ilçemiz.
Bu ilçenin turizme tanıtılması gerekir. Kalesi ve kilise kalıntıları görülmeyi hak ediyor.
Giresun'dan Şebinkarahisar'a giden yol bir hayli kısalmış. Bir kere Dereli yollarına yapılan tüneller Dereli'ye kısa sürede ulaşmanızı sağlıyor. Ayrıca Eğribel'e yapılan gidişli gelişli iki adat tüplü geçit yani tünel de bu hükümetin nerelere neleri yapmayı başardığının göstergesi.
Giderken hep şu soruyu sorduk: "Bu tünelin ardında Sivas gibi, Kayseri gibi bir vilayet mi var ki bu tüneller buraya yapılmış"
Hükümet elbette ki maliyet fayda hesabını nüfusu az da olsa insanının rahatı üzerine yapıyor. Eğer Ak Parti iktidarda olmasaydı Eğribel'e o tünelleri hiçbir iktidar yapmayı göze almazdı.
Şebinkarahisar'da olsun, Dereli'de olsun, gittiğimiz Uğurca Köyünde olsun araba çekmeye yer yok.
Güya halk fakir. Fakirse bu arabalar sahipsiz mi Bunlara binen yok mu
Halk yemede içmede eğlencede. Halkın gündemi ile muhalefetin gündemi aynı değil.
Millet işinde gücünde.
Ziyaretimde Şebinkarahisar İmam Hatip Lisesini de ziyaret ettim. Yeni ve çok güzel bir okul yapılmış. Arkasında yurdu ile beraber. Şebinkarahisar Milli Eğitiminden izinli, öğrencilere bir konferans verdim.
Abdurrahman Çorlu Bey Şebinkarahisar İmam Hatip Lisesinin Müdürü. Yakın ilgisine ve yol göstericiliğine teşekkür ederim. Öğrencilerin tamamını konferans salonuna çıkardı. Muhteşem bir salon.
Taşradaki öğrenciler genelde merkezden, sosyal faaliyetleri takip etmede geride oluyorlar. Bunu gezdiğim ilçelerde gözlemliyorum.
Kırk dakika süren konuşmamın sonunda öğrencilere yanımda götürdüğüm Rahmetli Necip Fazıl'ın "Çile" isimli şiir kitabını hediye etmek için sorular sordum.
Mesela: "Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar; Ne de Şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar." Bu şiirin şairi kimdir diye sordum. Cevap veren çıkmadı.
"Tohum saç bitmezse toprak utansın, Hedefe varmayan mızrak utansın.
Hey gidi küheylan koşmana bak sen, Çatlarsan doğuran kısrak utansın."
Bu şiirin şairi kimdir diye sorduğumda bir kız öğrenci parmak kaldırdı ve Necip Fazıl Kısakürek dedi. Ben de kendisine "Çile" isimli kitabı hediye ettim.
2014 Yılında İstanbul'da Nazmi Arıkan Temel Liselerinde, Beylikdüzü, Bakırköy ve Beşiktaş şubelerinde öğretmendim. Beşiktaş şubesinde bir sınıfta konu ölümden açıldı. Dedim ki ölümü en güzel anlatan şairler ve yazarlar vardır. Bunlar Türkiye'de de var, dünyada da var. Rahmetli Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Yaş otuz beş" şiirini okudum ve bunun hangi şaire ait olduğunu sordum. Sınıfın tamamı neredeyse parmak kaldırdı ve doğru cevabı verdiler.