İnsan iki hece

Bugünlerde öğrencilerim arasında bir şiir yarışması düzenledim.

Öğrencilere haftalık dersler gönderiyor ve onların var ise bazı ufak tefek mesailleriyle ilgileniyorum.

Bir de şiir yarışması düzenledim aralarında. Ödüller de koydum.

Şiirleri her katılımcı bir yerde okuyup videoya alacak ve bana gönderecek. Nitekim gönderdiler ve teker teker hepsini dinledim. Benim değerlendirmeme göre ilk üçe girenleri de şair, edebiyat öğretmeni, sahasında uzman arkadaşlara değerlendirme için gönderdim ve sonucu açıklayacağım.

Sakarya Türküsünü dinledikçe iki yer bende bir düşünce açılımına sebep oldu:

"İnsan iki hece Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir"

İnsan iki hece! İn-san Yine üstadın "Zindan, iki hece" diye başlayan şiirindeki "zin-dan"ı insan olarak telaffuz ettim.

Ama insan iki yönlü varlık. Hiç sevmediği şeyle en çok haz aldığı şeyi bünyesinde barındırır. Yârin dudağından bahseder ama o yar az önce balgam atmıştır yere.

Saçının teline kurban olur ama o saç yemeğin içinden çıkarsa ondan tiksinir. Gülün kokusunu ciğerlerine kadar çekmekle huzur bulur ama o ciğerlerin yanındaki komşusundan çıkan gazı müstekreh bir eda ile karşılar. Yemeği iştahla yer, tadını alır, "hımmmmm humm" diyerek ağız şapırdatarak yer lakin aynı yemeğin, kremalı şantinin, fıstıklı baklavanın bağırsaklardan çıktıktan sonraki halinin yanından hemen uzaklaşır.

Az önce uğruna kavga ettiği yemekten az sonra kaçar. Sahip çıkmaz.

İnsan iki heceBirinci hecede "haz"lar ikinci hecede "boz"lar

Bedenî olarak böyle olduğu gibi ruhî olarak da böyledir. Kedisi kaybolunca ağıt yakar, köpeği ölünce mezar yaptırır lakin kurbanda bıçağı alıp bir ineği veya bir koyunu veya sair zamanlarda bir tavuğu, kuşu boğazlar.

Akvaryumundaki balığı eliyle besler, ölürse üzülür lakin tezgahtan canlı balık alsa ölümünü bekler veya beklemeden boğazlar.

Evladı için saçını süpürge eder, aç arık gezer lakin kazancını yemez evine getirir ama icabında çekip bir insanı gözünü kırpmadan vurabilir. Öldürdüğü insanın da bir anne-baba evladı olduğunu, onun da çocukları olduğunu düşünmez

Çocuğu küçük yaşta iken hayatını kaybetmiş bir anne düşünün: O annenin yerine gelen üvey anne Kendi çocuğu iki yaşında, ölen annenin yetimi üç yaşında Kendi çocuğunu öper öper, sever sever, koklar koklar, teninin kokusunu ciğerlerine çeker de yetim olana dönüp bakmaz bile

Kendi çocuğuna üzeri kremalı ekmek berikine salçalı ekmek verir.

Yaşanmadı mı böyle şeyler

Aç kalırsa gider Ramazan Hoca adlı gariban dervişin bir çeyrek ekmeğine ortak olur, lakin bir gün sonra gelip Ramazan adlı bu Allah'ın garibini öldürür. Halbuki dün karnını doyurmuş, çayını içmiş ve belki de bila-bedel nemalandığı bu mekândan çıkarken Ramazan'a dua etmişti.

İzmir'de bıçkın bir delikanlı şoför "delikanlılığa sığar mı, insanlık öldü mü" diyerek soğukta üşüyen bir alçağı arabaya alır, onunla ne güzel sohbet yapar yolculuk boyunca. Belki param yok dese para da istemeyecek.

Belki cebindekini de bölüşüp ona verecek. Bu iyiliğe karşı üç kurşun yer.

Ey insanlık! Yerlerde sürünüyorsun, ayağa kalk!

İnsan iki hece

Bahtiyar Vahapzade:

"