Her evin ölüsü
İDRİS GÜNAYDIN
Haber7.com'dan Hasan Öztürk yazdı. "Her Evin Ölüsü" başlığıyla. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve rahmetli Sırrı Süreyya Önder'i. Başlık ve iki isim de bana öyle uygun geldi ki; başlık "cuk" diye yerine oturmuştu.
Ben de bu iki isme olan duyarlılığımı bugünkü makalemde yazmak istiyorum.
Muhsin Yazıcıoğlu Kaza yaptığında Almanya'daydım. O zamanlar "Araklı'nın Sesi" adlı bir internet gazetesinde makale yazıyordum. Onun için "Başkanın son mitingi" başlıklı bir makale yazmıştım.
Kendi partisine bir kez il genel meclisi seçiminde oy vermiştim ama onun davasına da, mücadelesine de, dik duruşuna da saygılıydım. Anadolu'nun yiğit evlatları, üretken evlatları, becerikli evlatları aramızdan bir suikastla veya bir kaza ile alınıyorlar. Maksat Türkiye güçlenmesin, tarihteki yerine yani (Osmanlı, Selçuklu) gibi o güce ulaşmasın.
Türkiye; dünya şer güçleri, yani Türkiye üzerine hesapları olanlar için kolay lokma. Değirmenin ayağını kaldırırsın hızlı döner fakat tahılı öğütmez, indirirsin öğütür ama saatte bir döner Bu son yazdığım cümleyi anlayan anlamıştır.
Yazıcıoğlu, ırkçılığa dayalı milliyetçilikten kopmuş, İslam'ın bayraktarlığını yapacak gençlerin mayalanması için bir başka kulvara geçmişti. Davası İlay-ı Kelimetullah idi. O öldüğünde Hasan Öztürk Beyin de işaret buyurduğu gibi "Her evden sanki bir cenaze çıkmış" gibiydi. Böylece siyasilerin büyüklüğünün sadece aldıkları oyla değil bir de özgül ağırlıklarıyla tartıldığı anlaşıldı. Rahmetli Necmettin Erbakan da öyle olmadı mı Öldüğü gün bazı yüzler mosmor olurken onun arkasında milyonlar yürümedi mi
Hasan Beyin bahsettiği benim de doğru bulduğum ikinci kişi rahmetli Sırrı Süreyya Önder'dir. Kendisiyle ne ideolojik olarak ne siyasi tercih olarak yollarımız tamamen ayrı olmasına rağmen sırf barıştan yana olması ve ne askerimiz, polisimiz ne de dağdaki kandırılmış gençler ölmesin. Hepsi bu ülkenin varlığıdır diyerek barış için çalışması takdire değerdi. Meğer Sırrı Beyin başka özellikleri de varmış. Yeni Şafak'ın haberine göre: "Öldüğümde Şeyh Galib'in Peygamberimiz için yazdığı Naat'ı arkamdan okuyun" vasiyeti ile bir video çekiminde dinlediğimiz "bir gün hacca gidersem Medine Müdafii Fahrettin Paşaya olan hayranlığımı, bağlılığımı da yerine getirmek istiyorum. O Fahrettin Paşa ki kendisini Medine Müdafiliğinden almalarına rağmen Peygamberimizin örtüsüne dokunup "Seni İngilizlere vermeyeceğim. Seni terk etmeyeceğim" demesini hiç unutamıyorum" demesi beni bir başka âleme götürdü.
Kendisi sol görüşlü olmasına rağmen, solcu bir babanın çocuğu olmasına rağmen, DEM Parti gibi ayrılıkçı ve fakat Marksist Leninist ruhlu bir partide siyaset yapmasına rağmen böyle düşünmesi kişinin iç dünyası ile dış dünyası tarif edilemez inancını bende pekiştirdi.
İki şeyi hatırladım. Biri şairin "Bazı insanlar var veli görünür; İbn-i Mülcem iken Ali görünür" sözünün haklılığını. İkincisi ise yazar Selim İleri'ye ait olduğu söylenen söz: "Solculuk bu topraklarda yetişmiyor meret."