Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a
İDRİS GÜNAYDIN
Sayın Başkan!
Bu yazı, zatınıza ve dolayısıyla makamınıza direkt yazdığım üçüncü yazım. Bundan önce değindiğim "Mirastan kadınlara da pay verilmelidir. Bu Kur'an hükmü camilerde dile getirilmeli ve kadınların çoğunun bilmediği bu konudaki mağduriyetleri giderilmelidir"serzenişim gayet anlamlı ve güzel bir karşılık buldu. Veya siz kendi yanınızdan böyle bir konu düşündünüz; bilmiyorum ama güzel bir hutbe hazırlanıp cemaate irad edildi.
Allah evlatlarınızdan murad aldırsın.
Bugün de toplumumuzda kangren halini almış olan bir konuyu irdelemek istiyorum. Umarım bu yazımı okur gereğini hutbe hazırlayan birime bildirirsiniz.
Malumu aliniz ki; son yıllarda boşanmalar arttı. Evlenmemek de arttı ama o kişinin kendi tercihi. Lakin ayrılan eşler yarı doğru yarı yanlış, iddet müddetleri dolmadan bir başka erkekle yaşamaya başlıyorlar. Daha sonra evlenmeye karar veriyorlar.
Erkek için birden fazla kadının nikâhlamasında nesil emniyeti bozulmayacağı için, dinen bir sakınca yok, lakin kadın daha henüz kocasından dinen boşanmadan bunu yapıyor.
Yani, kocasından ayrılan kadın mahkemece boşansa bile, sadece devletin kayıtlarında boşanmış oluyor. Dinen boşanmış sayılmıyor. Evlenirken iki nikâhla evlenen kadın boşanırken bir boşanma ile bu işin bittiğini sanıyor. Hâlbu ki; ya kocasının onu bain talakla boşaması gerekiyor. Ya da mahkemenin onları boşaması gerekiyor. Din İşleri Kurulunun bu konuda fetvası var: Mahkemenin boşaması "Bain Boşama yerine geçer"diye. Ancak burada da bu boşamanın sıhhatli olabilmesi için hakimin boşanan çiftlere "Ey Zeyt oğlu Amr! Ali kızı Zeynebi üç hakkınla boşadın mı"diye sorması gerekir. Erkeğin de "boşadım" diye cevap vermesi gereklidir.
Hakimlerimizin bu konuda duyarlı olması için Adalet Bakanlığıyla görüşmek sizin vazifenizdir. Ancak kadın kocasından, o zaman dinen boş olur.
İşte toplumumuzda kangren olmaya doğru giden bir mesele de budur.
Türkiye rejim itibariyle Laik bir ülke olsa da halk Müslümandır.
Laiklikle Müslümanlık çeliştiğinde Müslümanlık daha evladır. Eğer Müslümanlığın icabı yerine getirilemez ise o zaman laiklik Müslümanlar üzerine bir yüktür. İnsanları Cehenneme sürükleyen bir sistemin adı olur.. Çünkü kişi ahirette Laiklik ilkesine ne kadar uyduğundan değil, Müslümanlığa ne kadar uyduğundan hesaba çekilecektir. Şayet bu hesabı veremez ise insanın hali yamandır. Geri dönüş de mümkün değildir. Laikliğin beşiği Fransa, Allah'tan büyük değildir.
VERİLEN BURSLAR NEREYE GİDİYOR
Türkiye'de çeşitli hayırseverler yıllardır, örgütlü veya örgütsüz burs dağıtıyorlar. Bu gayet anlamlı. Bu, insanımızın ne derece iyiliksever olduğunun ispatı. Ancak bir mesele var: bu burslar nereye gidiyor
Tabii ki öğrenciye denilecek. Ancak öğrenciyi takip yok, onunla iletişim yok, ders yok Bu burslar nereye gidiyor
Yarın bu bursları alan öğrenci okulu bitirip bir yere atandığında, kendisine burs veren hayırseverin sakalına, çarşafına, inancına dil uzatabilir. Çünkü tanımıyor ki Sarı çizmeli Mehmet Ağa Burs veriyormuş! Peh.
Yeğenim ODTÜ öğrencisi iken Atatürkçü Düşünce Derneği ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bursunu almak için müracaat ediyorlar. Bu iki dernek bunların namazlı niyazlı bir genç olduğunu anlamak için dünyanın sorusunu soruyor. Artık öyle bir noktaya geliyor ki; cevap verseler itikatları tehlikeye girecek; deşifre oluyorlar ve hak edemiyorlar.