Burulgan

Osmanlı yıkılıp cumhuriyete geçildikten sonra yapılan büyük yıkımlardan biri dil üzerinde oldu. Harf değiştirildi. Dil değiştirildi. Mevcut dil de sadeleştirilmeye çalışıldı. Dildeki sadeleştirmenin gayesi yabancı kelimelerin yerine varsa Türkçe, yoksa Türk Dil Kurumunun uydurduğu Türkçe ağız yapısına uygun uydurukça kelimeler türetip güya Türkçeyi yerlileştirmekti.

Türk Dil Kurumu kuruldu ve başına bir Ermeni olan Agop Martayan (Dilaçar) getirildi.

Ne hikmettir ki dilden atılan kelimeler hep Arapça ve Farsça kelimeler olurken, cahilane girişimleri sonucu Türkçe olan kelimeleri de yer yer iterek onun yerine Batı dillerinden veya ArapçaFarsçadan kelimelere karar kılmışlar. Hâlbuki niyetleri sadeleştirmek ve Türkçeleştirmek iken ellerinin ayaklarına dolandığı da olmuş.

Bu söylediğime iki çarpıcı misal şudur: "Burulgan" kelimesi ve "bastak" kelimesi

Bizim bölgemizde "burulgan" hortum yerine kullanılırdı. Yani bugün kullandığımız manada hortum bilinmezdi. Sadece filin hortumu veya su nakletme aracı olarak bilinirdi. Tabiattaki ani hava değişimi sonucu dönüşen hava ve su dönüşümlerine 'burulgan' denirdi.

Burulgan ayrıca, karın ağrısı, karında şiddetli ağrıyı tanımlamak, mide bulantısı için de kullanılırdı.

"Bastak" ise merdiven yerine kullanılırdı. Merdiven veya merdiban evin içine veya dışına çıkan basamaklı giriş için kullanılır, duvara, ağaca vs. tırmanmak için kullanılan araca "bastak" denirdi.

Görüldüğü gibi "burulgan" burulmaktan "bastak" basmaktan gelen ve asırlarca milletimizin kullandığı nadide kelimelerdi.

"Burulgan" da, "bastak" da Türk ağız yapısına tamamen uyarken ve Türkçe kelimeler iken burulgan'ın yerine Arapça hortum, bastak'ın yerine de Farsça merdibanmerdiven meşhur kılındı ve dilimize de zihinlerimize de yerleştirildi.

Bir şey ortaya çıktı ki; Türkçemiz, Osmanlıca Türkçesi ile hazır zengin bir dil olmuşken, burulgana uğradı!

Ben bu yazımda burulgan kelimesini kullanarak muhalefetin başı CHP'nin yaşadığı ahvalin önce karın ağrısı yani karında burulgan sonra da hortum anlamında burulgana dönüştüğüne değineceğim.

Rahmetli Kadir Mısıroğlu,CHP'nin başına lider olarak gelenleri sırayla sayıp her gelenin diğerinin yarısı ancak olabildiğini anlattıktan sonra aynen şöyle diyor: "Kılıçdaroğlu'ndan sonra CHP'nin başına gelecek kişi onun ancak yarısı olabilecek."

Ne hikmettir ki bugün CHP, tam o hali yaşıyor. Yani yıllar boyu karnında sancı halinde olan burulgan, artık hortumun eşanlamlısı bir burulgana dönüştü CHP'de

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi şu an CHP seçmeninin çoğu belki TV'de haberleri izlemiyor. Çokları da her gün partilerine belki ağızdolusu sövüyor. Birçoğu bu seçimde ya sandığa gitmeyip tatile gidecek ya da boş oy verecek.

Nedendir Cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir partinin bu düştüğü durum nedendir

CHP neden kendini çek etmez

Ediyor mutlaka ama yanlış 'çek' ediyor. Şöyle diyeyim: Trene yükleri yerleştirdiniz. Tren yolda giderken yükler vagondan düştü, dağıldı. Bu tren CHP olsun, makinist de liderleri... Ve bu vagonların her biri de genel başkanların süreleri olsun CHP bu olayın muhasebesini yaparken hep yüklerin düştüğü ânı, yeri, trenin makinistini ve gidiş hızını muhasebe ediyor, tartışıyor. Asıl, yükü başlangıçta trene dengesiz ve yanlış yükleyenleri tartışmıyor. Köklerine, temele inmiyor. Makinisti değiştiriyor, yükü aynı minval yeniden yüklüyor lakin bir başka hafif virajda yükler yine yerlere saçılıyor.