Bir yıl sonra Bursa'da

Yeğenimin düğünü vesilesiyle Bursa'ya yine geldim. Bu sefer fazla gezemedik ama çok önemli bilgilere ulaştım. Benimle tanışan bir Bursalı şunu anlattı. Kendisi Bursa'nın bir ilçesinde kuyumcuymuş. Boşanma oranlarının haddi hesabı yokmuş. Ayrıca daha önce Çanakkale'de bulunmuş ve bazı camilerde Henefi Mezhebine göre yeterli cemaat bulunmadığı için Cuma Namazı dahi kılınamadığını söylüyor. Ayrıca insanlarda ayrı bir din anlayışı var: Misafir olduğunuzda size şarap ikram ederler. Dindar bildiğiniz insanlarda da böyle diyor. Ramazan geldi mi oruç tutarlar, Ramazan bittiğinde her şeyi bir tarafa bırakırlar. Dert yanıyor. Halkın fevkalade ekonomik durumunun iyi olduğunu söylüyor.

İngilizler Laikliği boşuna dayatmadılar.

Kütüphanelerimizin dilinden şarkiyatçılar anlıyor ancak. Son Haçlı Seferini kazandılar. Daha önce kazansaydılar daha önce bunları yapacaklardı. Ne yazık ki bizim şahidi olduğumuz bir zamanda kazandılar.

Gece saat on iki. İstanbul'a dönüyoruz. Telefon geldi. Falan isimli dönercide döner ikramı var. Siz de gelin. Döndük. Dönerciyi bulduk. Şaşırdım. İnsanlar döner almak için kuyrukta. Kuyruğun ucu restoranın nihayetine kadar uzanmış. Kocaman restoran lebalep dolu. Saate baktım. Gece saat on iki on.

Bu döneri kimler yiyor Muhtemeldir ki başta memurlar.

Emeklinin on bin tl maaş alanı oraya yaklaşamaz bile.

Duyduğuma göre yakınlarımdan karı koca memur olanlar ikinci arabayı almışlar. Eh, alır. Ticari hürriyetleri var. Hükümet de memurun hükümeti olunca!

İstanbul'a geçtim. Tanıdığım bildiğim yerleri geziyorum. Hiç eksilme yok. Müşteriler aynı.

Eyüp Yeşilpınar'dayız. Bir arkadaşla buluştum. Bir pastacıya götürdü. İçerisi labalep. Aslında ayak üstü satışlar da var. Hepsini toplasanız günlük sarfiyat hayli kabarık.

Fındık toplama mevsimi yaklaşıyor. Bu fındığı kime toplatacağız Evin adamını aşıyorsa bu konu toplamaya işçi yok. Bu seneye kadar Afganlı veya Iraklılara toplatıyorduk. Şimdi onlar da zenginlemişler. Önce bodrumlarda ev tutmuşlardı. Şimdi evleri değiştirmişler. Nüfus kalabalık. İşçi arayan çok. Her biri bir yerde çalışır olmuş. Fındığa gitmiyorlar.

Ne oluyorsa SGK veya Bağ Kur emeklisine oluyor. Onlar da iki sınıf: Biri emeklilik yaşı gerçekten gelmiş, çocuklarını okutmuş veya üniversite bitirip bir işe girmiş, evlendirmiş, sadece hanımıyla kendisini geçindiren aileler. Evi de var arabası da. Onlar rahat. İkinci grup EYT'li olup erken emekli olan, çocukları henüz okuyan veya evlenmemiş olan, çalıştığı dönemde har vurup harman savuran Nerde şarap orda serap diyen. Şimdi on bin lira ile karşılaştığında dünyası yıkılan tipler. Onların durumu içler acısı.

Memlekette bir gelir adaletsizliği var ki sorma. Kurban keseceğiz. Yedi kişiyi tamamlamaya çalışıyoruz. Büyük kızımı aradım; Afrika'ya göndereceğini söyledi. İkinci kızımı aradım; Afrika'ya göndereceğini söyledi. Gelinimi aradım; Afrika'ya göndereceğini söyledi. Herkes kurban kesiyor fakat kendisi kurbanını bağışlıyor. Difrizler doluymuş. Yani müreffehlerle muhtaçlar yaşıyor bu ülkede.

Kurban keseceğiz ve etin bir kısmını dağıtacağız. Bakalım kim ihtiyaç sahibi, göreceğiz.

D8 TOPLANTISI VE ERBAKAN

Rahmetli Erbakan bir ikindi güneşi gibiydi. Geç geldi ama gölgesi uzun sürecek. D8 denilen oluşumu kurdu. Türkiye, Malezya, Endonezya, Nijerya, Mısır, İran, Pakistan, Bangladeş Bu ülkelerin nüfusu 1.3 milyar. Gayrı Safi Milli Hasılası da 4.5 trilyon dolar. Dünya siyasetindeki etkinliği sıfır. Aralarındaki ticari iş birliği ise o kadar az ki. Rahmetli Erbakan bir alternatif olarak kurdu bu örgütü. Bu ülkeler nice sanayi ürünlerini ortaklaşa yapacak ve Batıya alternatif olacaktı. Bugün için bu olmadı. Siyaseten de ilk kez toplandılar. Hepsi bir İsrail etmiyor. Çünkü İsrail'in arkasında Batı var.