Hatasız kul olmaz. Devlet makinasını yönetme yetkisi verilen kadrolar da hata yapar, yanlış işler yaparlar. Ne var ki bizde son zamanlarda yapılan işlere aslında yanlış değil de "tuhaf" demek daha doğru olur. Tuhaf, çünkü "faydası yok, zararı var" bunların.
Geçen haftanın tuhaf işi "resmî Kur'an meali" oluşturma girişimi çerçevesinde Diyanet'e verilen tuhaf yetkiydi.
Her zamanki gibi ilgisiz bir "kanun teklifleri torbası" içine yerleştirilen düzenleme "sakıncalı" meallerin toplatılıp imha edilmesini öngörüyor.
Aslında ilk defa 15 Temmuz sonrasının karmaşası içinde çıkarılan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu yoldaki uygulamaların önü açılmıştı ama sonradan Anayasa Mahkemesi o kararnameyi iptal etti. Şimdi nedense yeniden "meal sansürü" yetkisinin kullanılmasına ihtiyaç doğmuş gibi bunun için kanun maddesi hazırlamışlar.
KARAR'ın kamuoyuna duyurduğu skandal kanun teklifinin daha meclisten geçmeden -yani henüz teklif aşamasındayken- uygulamaya başlanması ise bir başka tuhaflıktı. Prof. Mustafa Öztürk'ün "Kur'an-ı Kerim Meali Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri" başlıklı çok değerli eserinin yeni baskısı için Kültür Bakanlığı tarafından bandrol verilmemişti. Yayınevi yetkilisine "Gidin, önce Diyanet'ten izin alın" denilmişti.
Yayınevleri kitap basmak için neden Diyanet'ten -veya başka bir kurumdan- izin almak zorunda olsun Yayınlanan eserlerde yasalara aykırı bir içerik varsa bunun gereğinin ne şekilde yapılacağı, görev ve yetkilerin hangi kurumlarda olduğu bellidir. Kuran-ı Kerim meali için de aynı durum geçerli.
Kitaptaki hangi sözün ne anlama geldiğini belirleme mercii Diyanet olabilir mi
Bir devlet kurumuna "sakıncalı bulduğu" Kuran-ı Kerim meallerini toplatıp imha etme yetkisi vermek ne demektir
Bu yasayı hazırlayan kişiler buradaki vahametin farkında değiller mi
Din bilginlerinin yalnızca bir kısmının benimsediği bir anlayışı "resmî görüş" haline getirmenin bilimsel çabayı, entelektüel tecessüsü, "fikirlerin çarpışmasından doğan hakikat aydınlığını" ortadan kaldırmak anlamına geldiği fehmedilemiyor mu
Hiç değilse kendilerine yapılmasını istemeyecekleri şeyleri niye başkasına yapıyorlar
KARAR. sütunları başta olmak üzere kamuoyunda günlerdir dile getirilen bu sorulara cevap veren çıkmadı. Ne hükümetten bir açıklama yapıldı ne de torba içinde gelen kanunu parmak kaldırarak yasalaştıran milletvekillerinden veya partilerinden. Diyanet adına da "Bizim şu sebeple bu yetkiye ihtiyacımız vardı" diye bir izahatta bulunulmadı.
Yalnızca sosyal medyada cılız birkaç müdafaa hamlesi gözüme çarptı. "Önüne gelen de meal yazmasın kardeşim!" diye ifade edilen bu "görüş"ün sahiplerine göre farklı mealler cahil insanların itikadını bozuyormuş.
Bugünkü toplumda, özellikle gençler arasında "dinden uzaklaşma" eğilimi dindarların en büyük şikayeti. Peki ama bunun sebebi "sakıncalı" mealler mi
Yoksa İslam'ı temsil etme iddiasındaki kimi kişilerin ve grupların sergiledikleri yaşayış ve davranışlar mı