İYİ Parti'nin yeni kurulduğu 2018'de önüne çıkarılan engeli aşıp seçime katılabilmesi için bir çıkış yolu olarak mecliste grup kurması gündeme gelmişti. İşte bu amaçla geçici olarak bu partiye geçen 15 CHP'li vekil hakkında AK Parti lideri Erdoğan "Yeri geldiğinde çıkarları için haysiyetlerini dahi tezgaha koyan muhterisler" ifadelerini kullanmıştı. O zamandan beri iktidar medyasında da bu olay ikide bir hatırlatılıp söz konusu 15 vekil için hakaret dolu laflar söylenmeye devam ediliyor.
Elbette ki o gün yapılan şey vekil transferi değil, bir muhalefet partisinin önüne çıkartılan haksız düğümü çözme hamlesiydi ve demokratik bir jest olarak övgüyü hak ediyordu ama iktidar partisinin görünüşte siyasi transferler konusunda takındığı tavizsiz tutum da takdiri hak etmiyor değildi!
Gelgelelim bilahare gördük ki bir prensip gereği olarak değil, o günün siyasi çekişmeleri çerçevesinde karşı çıkılıyormuş parti değiştirmeye.
***
CHP'den İyi Parti'ye giden "ödünç vekiller" konusu tartışılırken iktidar medyasında, ne alakası varsa, Güneş Motel hatırlatması da bolca yapılmıştı.
Gerçekten de bizim yakın siyasi tarihimizdeki Güneş Motel olayı hafızalarda utançla yer eden kötü bir hatıra. İktidardaki AP'den istifa ettirilerek kurulan CHP azınlık hükümetinde her birine bakanlık verilen 11 milletvekili çoluk çocuğuna miras olarak iyi bir isim bırakmadı.
Bilahare yolsuzluk suçlamalarıyla yargılanacak Tuncay Mataracı ve Hilmi İşgüzar ile sonraki yıllarda etnik siyasete yönelecek olan Şerafettin Elçi gibi isimlerin de aralarında olduğu 11 kişi siyasette ilkesizliğin ve oportünizmin sembolü olarak tarihe geçti.
Ne var ki 90'lı yıllarda Fırıldak Kubi gibi örnekler etrafında yeniden hortlasa da sonra tekrar unutulmuş görünen bu kötü alışkanlığı siyasi zihinlerin bugüne kadar bir türlü aşamamış olduğu anlaşıldı.
İktidar partisinin son dönemde çok büyük iştiyakla sarıldığı ve "siyasi başarı" olarak gururla kutladığı transferler bunu gösterdi.
Aslında bu süreç yeni başlamadı.
"Eşi başörtülü cumhurbaşkanı istemiyoruz" ana temasıyla düzenlenen Cumhuriyet Mitinglerinde yıldızlaşan ulusalcı isimlerin sonradan yaşadıkları ani birer aydınlanma sonucunda bir uçtan öbür uca geçip AK Parti'nin yılmaz neferlerine dönüşmeleriyle başladı.
***
Bütün bunlar bir yana, bugünkü meclis aritmetiği seçim sandığında tezahür eden "milli irade"nin temsili ve tecellisi konusundaki problemleri yeterince anlaşılır şekilde gösteriyor.
2023'teki seçimden bu yana iktidar partisinin oylarında düzenli bir erime olduğu, 2024 yerel seçiminde düştüğü yüzde otuz bandından yukarı çıkamadığı malum. Ama mecliste AK Parti sandalyeleri boyuna çoğalıyor, AK Parti'li belediyelerin sayısı sürekli artıyor.
İktidar partisi 2023 seçiminden bu yana -yanlış saymadıysam- 13 "yeni milletvekili" daha kazandı. Kazandı derken seçime girip değil, seçilmiş kişileri transfer ederek kazandı.
İktidar partisine karşı olan seçmenin bu hükümetin değişmesi amacıyla oy verip seçtiği vekillerden başkası değil bu transfer edilen kişiler.
Keza son yerel seçimde muhalefet partilerinden aday olup seçilen birçok belediye başkanı da arkada bıraktığımız iki yıllık süre içinde iktidar partisine geçti veya geçmek mecburiyetinde kaldı. Bir de çeşitli suçlamalarla görevden alınan ve büyük kısmı da cezaevine gönderilen başkanların yerine atanan kayyımlar var. Onlar da kazanç sayılıyor galiba.