Papa niye lüks bir hayat süremedi

Daha önce duymamıştım, şair Adnan Özer'in yazısından öğrendim: Geçtiğimiz günlerde vefat eden Katolik aleminin dini lideri Papa Francis'in şiir ve edebiyatla ilgili yazıları ölümünden birkaç ay önce Viva Poesia (Yaşasın Şiir) başlığıyla kitap olarak yayınlanmış. Papa gençliğinden beri sanat ve edebiyat çalışmaları içinde yer alan bir kişilikmiş zaten.

Gençlik yıllarında Arjantin'de kiliseye bağlı bir lisede gönüllü olarak edebiyat dersleri veren Jorge Bergoglio ülkesinin en büyük kalemlerinden Borges'i buradaki gençlere "öykü atölyesi" yapmaya çağırır. Dünyaca ünlü yazar, bu çağrı üzerine Buenos Aires'ten 8 saatlik bir otobüs yolculuğuyla Santa Fe şehrine gelir. Burada gerçek adı Jorge Mario Bergoglio olan Papa Francis tarafından ağırlanır. Hatta, Adnan Özer'in aktardığına göre, konuşmacı olarak katılacağı toplantıdan önce tıraş olmak isteyen yaşlı ve kör yazarın sakal tıraşını da geleceğin papası yapmıştır. (https:www.edebiyathaber.net)

Müteveffa Papa'nın bizim tanıdığımız din ve devlet büyüklerinden tek farkı sanata ve edebiyata düşkünlüğü değil tabii.

Söz gelimi, Papa Francis'in öldüğünde kişisel servetinin yaklaşık 100 dolar olduğunun açıklanması da ilginç geldi bize.

Francis yıllık 340.000 Euro (ayda 32.000 dolar) tutarındaki maaşını da hiç almamış, bu para hayır kurumlarına gönderilmiş. Bu çerçevede, Cizvit yemininin de gereği olarak, seleflerinden farklı bir yol tutturmuş. Mütevazı bir otomobili (Fiat 500) makam aracı olarak kullandığı, Vatikan'a ait bir misafir evindeki alelade bir odada yaşadığı, sıradan bir hayat sürdüğü biliniyor.

Buna karşılık, bizde Diyanet İşleri Başkanı'nın makam aracı tartışılıyor mesela Diyanet Reisimiz elbette Papa'nın mevkidaşı değil ama o da bir dini önder sayılır. En azından dini konularda son sözü söyleme yetkisine sahip gibi davrandığına göre din adamlarından beklenecek yaşayış ve davranış modellerine ters düşmemesi gerekir. Ama ne yazık ki bunu görmüyoruz. Daha doğrusu, söz konusu makamın temsili hususunda son dönemlerde ve özellikle şimdiki Başkan'la beraber birçok şeyin değiştiğini görüyoruz.

Ancak Diyanet İşleri Başkanı'nın Audileri, Mercedesleri, aile yakınlarının kurum imkanlarından faydalanması gibi konulardaki iddialar ve tartışmalar bugünkü başkanın kişisel tercih ve tasarrufları olarak görülürse haksızlık olur. Bugünkü iklimin gereği bütün bunlar. İçinde bulunulan atmosferin zorunlu kıldığı davranış kalıpları bunlar.

Diyelim ki Diyanet İşleri Başkanı, çıktı, "Ben bundan sonra lüks otomobilleri makam aracı olarak kullanmayacağım, maaşımın şu kadarını fakirlere bağışlayacağım, kurumun toplantılarını lüks mekanlarda yapmayacağım, ailelerimizin hiçbir üyesi bu kurumun hiçbir imkanından istifade edemeyecek vs." dedi Ne olur Müsaade edilir mi böyle bir tutuma Bu türden bir yaklaşım herkes için kötü örnek teşkil etmez mi Çünkü aynı tavrın herkesten beklenmesi gibi bir "sıkıntı" ortaya çıkmaz mı böylelikle