Mesele 'çözüm süreci' değil mi

MHP lideri Bahçeli'nin geçen yıl bu zamanlarda yaptığı o herkesi şaşırtan çağrıyla başlayan yeni çözüm sürecinde tuhaf bir kriz çıktı. Bahçeli, İmralı'da yatan terör örgütü elebaşının milletvekillerince ziyaret edilmesini istiyor. Bu konuda çok ısrarcı.

Erdoğan ise işin siyasi sakıncalarını gördüğü için olacak, uzun süre direndi bu talep karşısında. Nihayet ortağının "Gerekirse İmralı'ya ben giderim" restinden sonra yumuşamış göründü ve "Sorumluluk komisyonun omuzlarında" diyerek ziyarete kerhen de olsa onay vermiş oldu. En azından dışarıdan görünen resim bu. Belki de gönülden destek veriyor da
biz anlamıyoruz!

Her ne olursa olsun olup bitenlerin kamuoyuna malum olmayan boyutları var. Bir taraf, milletvekillerinin İmralı'ya gidip Öcalan'la mülaki olmasının vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu savunuyor. Öbür taraf gereksiz demiyor ama haliyle ve tavrıyla "Ne gerek var buna" diyor.

Buradaki gerekliliğin veya gereksizliğin kamuoyuna açıklanmasına ise lüzum duyulmuyor. Yapılıp edilenlerin "Muhakkak vardır bir hikmeti" denilerek karşılanması, sorgulanmadan kabullenilmesi bekleniyor. İktidar partilerinin tabanlarında bu yönde her şeyi peşinen onaylayıcı bir tutumun olduğu ortada.

Ne var ki bütün ülkeyi ilgilendiren bir sürece yalnızca AK Parti ve MHP seçmeninin otomatik onayıyla yön verilmesi doğru mu

Farklı görüşler dinlenmeden, konunun ayrıntıları kamuoyu önünde müzakere edilmeden, şeffaflık gösterilmeden böylesi kritik bir sürecin adeta oldubittiye getirilerek sonuca ulaştırılması mümkün mü

Kaldı ki iktidar bir yandan da başından beri tüm partilerin bu işin içinde olmasını istiyor. Sorumluluğu tek başına üstlenmekten çekiniyor çünkü. Meclisteki komisyon bunun için teşekkül ettirildi. Şimdi de o komisyonun, MHP kanadından gelen İmralı ziyareti talebini kabul edip adaya gitmek üzere bir an önce yola çıkması isteniyor. Buna karşı çıkanlara çok sert tepki gösteriliyor. Ama söz konusu ziyaretin niçin gerekli olduğu söylenmiyor.

AK Parti kanadı ise bu konuda ayak sürüyor görüntüsü verse de kendi görüşünü net biçimde açıklamaktan imtina ediyor. Muhtemelen "milletin vekillerini Öcalan'ın ayağına götürdüler" eleştirisinin kamuoyunu hangi ölçüde etkileyebileceğini kestiremediği için. Belki de sürecin gitmekte olduğu yöne ilişkin başka kaygıları da var. Bilmiyoruz, çünkü fikirlerini toplumla paylaşmıyorlar.

Burada net biçimde anlaşılabilen tek husus İmralı ziyareti konusunda MHP'nin ortağını ikna etmekte zorlandığı. Erdoğan'ın en sonunda pes edip "Sorumluluk komisyonun omzunda" diyerek tabiri caizse topu milletvekillerine atmış olması ise krizin çözüldüğü anlamına gelmiyor.

Bu noktada şunu da söylemek lazım: Sürece ilişkin şeffaflık talepleri dile getirilirken, iktidar ortakları arasındaki anlaşmazlıkların kamuoyuna duyurulması kastedilmiyor tabii. Ama hem kendileri bazen açık bazen şifreli mesajlarla bunu yapıyorlar hem de şeffaflık eksikliğini "Bu tür işler ulu orta yapılmaz" gerekçesiyle savunuyorlar. Sanki millet "Hangi devlet görevlisi hangi teröristle ne konuştu"