Trump, biliyorsunuz, ikinci kez göreve başlar başlamaz ülkesinin Ukrayna politikasını tamamen tersine çevirdi. Rus işgaline karşı savaşan Kiev yönetimine ABD en büyük desteği veren ülkeyken, birden bire bu savaşta Rusya'nın yanında yer alıverdi.
Ancak ABD Başkanı, Ukrayna'daki nadir elementlerin Amerika'ya verilmesi karşılığında barışı sağlayacağını söyledi. Ukraynalılar, çaresiz, bu ahlaksız alışveriş teklifine de razı oldular ama Trump, Rusya'yı kızdırıp savaşın başlamasına yol açtığı için Ukrayna'yı suçlamayı sürdürdü.
Arada bir fikir veya ağız değiştirip Putin'i tehdit ettiği de oluyordu ama özellikle "iş insanı ve yakın dostu" Steve Witkoff'u özel temsilci olarak Moskova'ya göndererek planladığı Alaska görüşmesinden sonra Ukrayna'ya karşı daha da sertleşti.
Zelenski'yi kendisine karşı yeterince saygılı olmamakla itham etti, ne Kırım'ın ne de Donbast bölgesindeki işgal edilen toprakların Ukrayna'ya geri verilemeyeceğini bildirdi, NATO üyeliğinin de NATO korumasının da söz konusu olmayacağını açıkladı. "Rusya ne istiyorsa verin, barışın tek mümkün yolu bu" mesajı verdi. Üstüne üstlük Biden döneminde Ukrayna'ya verilen askeri yardımların ücretini talep etti.
Derken, Avrupa ülkelerinin liderleri devreye girdi, Zelenskiy'e bazı tavsiyelerde bulundular ve bir kere daha Beyaz Saray'a yolladılar. Ukrayna Cumhurbaşkanı, savaşın başlamasından bu yana ilk kez takım elbisesini giydi, Trump'ın barış yolunda harcadığı çabaları övdü. ABD'nin çılgın başkanı da bundan sonra, galiba Ukrayna'nın kaynaklarını paylaşma pazarlığında Putin'le de anlaşamadığı için, tam aksi yönde bir pozisyon aldı yeniden.
Bu sefer Avrupalı müttefiklerini de Moskova'ya karşı daha tavizsiz bir mücadeleye çağırmaya başladı. Türkiye'nin de tarafsızlığını bırakıp Rusya karşısında kendi yanında yer almasını istedi açık açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçen ay Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede "Türkiye'nin Rusya'dan petrol ve doğalgaz almayı da bırakması gerektiğini" söyledi. Özetle, "İki arada durma, Rusya'ya karşı benim safımda ol" dedi.
O günlerde bu sütunda şunu söylemiştim: Bu politikanın ömrünü öngörebilmek mümkün olmadığı gibi, Türk hükümetinin Rusya ile ilişkilerini bir anda dostluktan düşmanlığa çevirmesi de kolay olmasa gerek.
Gerçekten de öyle oldu. Trump'ın aniden nüks eden Rusya düşmanlığı da kısa zaman içinde söndü. Tekrar başa döndük. Uzmanların "Ukrayna'nın Sevr'i" dedikleri bir "barış planı" ile sahneye çıktı yine ABD Başkanı.
Rus ordusunun geçtiğimiz dört yıl boyunca savaşarak elde edemediği sonuçları tek hamlede Putin'e hediye ediveren bir barış anlaşmasıydı bu.
Perşembe gününe (yani bugüne) kadar imzalanması istenerek Kiev'e gönderilen anlaşma metninin esasını Rusların kaleminden çıkma bir taslağın oluşturduğu anlaşıldı sonradan. Bu gelişmelerin ayrıntılarını KARAR'ın manşetlerinden takip etmişsinizdir.
Derken, şimdi bir "bomba" daha patladı. Onun da ayrıntılarını bugünkü manşetimizde gördünüz veya göreceksiniz: Söz konusu planın hazırlıkları öncesinde Trump'ın özel temsilcisi Witkoff, Rus mevkidaşı Usakov'u arayarak bir mesaj veriyor. Diyor ki mealen

4