İslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür

CUMARTESİ YAZILARI

Nurettin Topçu milliyetçi, sosyalist ve İslamcı bir düşünür… Ayrı ayrı kişilerden söz etmiyoruz… Hem milliyetçi hem sosyalist hem de İslamcı.. bir fikir insanından söz ediyoruz… Ama düşünce sistemi sentetik değil… Eklektik hiç değil. Cumhuriyet Türkiye'sinin yetiştirdiği en önemli ve en özgün düşünürlerden biri. Tabiatıyla da "Ne İsa'ya ne Musa'ya" yaranamayan çizgide kaldı hep.

Topçu milliyetçidir ama Anadolu milliyetçiliğidir savunduğu. Türk kimliğini 1071 sonrasının Anadolu coğrafyasıyla sınırlayan bir anlayıştır bu. Anadoluculuğu da bu ekolün diğer mensuplarından farklı olarak İslam akidesine bağlı mistik ve sosyalist (toplumcu) bir ahlak düşüncesine dayanır.

Düşünürümüz, İslamcılık akımını vatan kavramını dikkate almadığı için, Turancılığı ise mevcut vatan toprağının dışında bir ütopya peşinde olduğu için eleştirir. Topçu'ya göre Malazgirt Savaşı'ndan itibaren vatan kılınmış olan bu topraklar üzerinde teşekkül eden milli varlığın özünü İslam oluşturmuştur. Milletin Müslüman kimliğini hesaba katmayan ve İslam'ın ruhuna dayanmayan bir milliyetçilik anlayışı, Türklüğü ruhsuz bir ceset saymış olmaktadır.

Nihal Atsız'ın 1960'larda çıkmış, "Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları" diye esprili ve güçlü bir polemik yazısı vardır. Orada Nurettin Topçu'yu hedef alarak Anadolu ahalisiyle sınırlanmış bir Türklük tanımına itiraz eder. "İnsanların milliyeti doğum yerleriyle değil, babaları ve anaları ile belli olur. Bu yüzdendir ki Anadolulu olan Köprülü Mehmet Paşa Türk değildir, fakat Edirneli olan Fatih, Türk'tür" diye yazar.

Topçu ise "Batıdan alınmış burjuva milliyetçiliği" modeline karşı, İslam'ın dünya ve evren anlayışına dayalı yerli bir milliyetçilik modeli önermektedir. Aynı zamanda sosyal adaleti de içermektedir bu model. Batılı milliyetçilik modelinde ve resmi milliyetçilik anlayışında bu da eksiktir ona göre.

Topçu'nun sağ kanatta en fazla tepki toplayan yönü budur. Adını koyarak, sosyalizmi savunmaktadır Topçu. Ama aynı zamanda, Komünizmle Mücadele Derneği'nin önde gelen üyelerinden biridir.

1960'lı yıllar yalnız Türkiye'de değil, bütün dünyada sosyalizmin yükselişte olduğu yıllardır. Bu sırada İslam dünyasında da bazı aydınlar ve düşünürler, aslında İslam'ın sosyal adalet prensiplerinin sosyalizmin savunduğu şekilde yoksulların ve emekçi sınıfın haklarını korumayı amaçladığını ileri sürüyorlardı. Aralarında Mısırlı Seyyid Kutub'un ve Suriyeli Mustafa Sibai'nin de yer aldığı bu aydınlar "İslami sosyalizm" adını verdikleri bir hareket başlatmışlardır. Sonraları İranlı düşünür Ali Şeriati de aynı doğrultuda eserler verecektir.

Ne var ki Nurettin Topçu'nun "İslami sosyalizm" anlayışı, Arap dünyasındaki tartışmalardan bağımsız bir fikir mesaisinin eseridir. Kendi düşünce dünyasının ve kişiliğinin özgün dinamiklerince şekillendirilmiştir bu anlayış. Bununla beraber, Topçu'nun çevresinde yer alan genç aydınlar bu konuda Arap dünyasında cereyan eden tartışmalara da ilgisiz kalmazlar. Bu alandaki yayınları yakından izlerler. Bu görüşlerin Türkiye'nin entelektüel gündemine gelmesi için çaba gösterirler. O yıllarda Hareket dergisi yazarları arasında bulunan Hüseyin Hatemi "İslam Açısından Sosyalizm" kitabını yayımlar.

Topçu'nun sosyalizme yönelik sempatisi sol kanattan bazı aydınların da ilgisini çekerken, milliyetçi ve İslamcı camiada yoğun tepkilere yol açar. Topçu, İslami kesimden gelen eleştirileri, İslam'ı anlamamış olan, İslam esaslarını yüzeysel biçimde yorumlayan bir kesimin itirazı olarak niteler.

İslam'ın, bu ülkenin ve bu milletin temel bileşeni olduğu görüşüne sahiptir Topçu. Bu ülkede bir rönesans yaşanacaksa, İslam dünya görüşünün üreteceği bir yenilenme olacaktır bu. Ona göre, dini en taze biçimiyle yeniden yorumlamanın eseri olacaktır bu rönesans. Bu anlamda İslamcı bir düşünürdür Nurettin Topçu. Bununla birlikte dini kendi çıkarları için kullanmaya çalışan ve hak etmedikleri halde dini temsil iddiasında olan kesimlere karşı öfkeyle doludur: "İslam'ın bütün ruhundan sıyrılarak sade kabuk kaidelerden ibaret kaldığı bu diyara kim İslam diyarı diyebilir Her biri bir siyaset hareketine bağlanan ruhları çürümüş insanların dolaştığı bu göklerin altında İslam'ın nuru içten ve dıştan gitgide karartılıyor. Eşsiz sahtekarlık hünerleriyle ticaret ve siyaseti pek mükemmel birleştiren, dergahı kah fabrika bacası, kah ikbal ve siyaset kapısı haline koyan bu hezeyan alayı İslam dinine bugün en büyük tehlikeyi getirme durumundadır."