İçeride hamaset dışarıda ticaret

Gazze'de bir yıldır devam eden soykırımın ilk altı ayında İsrail ile ticaretimiz de devam etmişti. Bir taraftan "İsrail terörist devlet, Hamas mücahit ordusu" diye konuşurken, öbür taraftan Türk gemileri vızır vızır İsrail limanlarına yük taşıyordu. Taşınan yükün büyük kısmı da İsrail ordusunun ihtiyaç duyduğu maddelerden oluşmaktaydı.

Bunları gündeme getirdiğimizde iktidar kanadından çok sert yalanlama geldi. "İsrail ile ticaretin sürdürüldüğü doğru değil, iftira" açıklamaları yaptı Ticaret Bakanlığı. Bu iddiaları dile getirenlerin terör örgütlerine ve İsrail'e hizmet ettiğini bile söylediler. KARAR. bu noktada tehditlere, baskılara, resmî yalanlara rağmen konuyu ısrarla gündemde tuttu. Kirli ticaretin delillerini birer birer kamuoyu ile paylaştı.
Artık minare kılıfa sığdırılamaz olunca bu sefer "Satılanlar aslında Filistinlilere gidiyor" iddiasıyla savunmaya geçtiler. Bir süre de böyle devam etti süreç. Sonra yerel seçimler geldi. Bu seçimde iktidar partisinin uğradığı hezimetin sebepleri arasında İsrail konusundaki çift taraflı siyasetin de olduğu düşüncesiyle geri adım atıldı. İsrail ile ticaretin durdurulduğu açıklandı. Böylece daha evvel "İsrail ile ticaret yok" derken millete yalan söylenmiş olduğu da itiraf edildi.

Ne var ki bir süre sonra durduruldu denilen ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden devam ettiğine dair bilgiler gelmeye başladı. Bunu da yine biz gündeme getirdik. Yine yalanlama geldi. İsrail'in resmi ticaret istatistiklerine bakıldığında ticaretin devam ettiği açıkça görülüyordu ama "Bize mi inanıyorsunuz İsrail devletine mi" diye tepki gösterdiler.

Bir süre sonra ise yasaklanan ihracatın tekrar doğrudan doğruya Türk limanlarından İsrail limanlarına yapıldığını gösteren bilgilere ulaştık. Bu da bize karşı en ağır ifadeler kullanılarak yalanlandı. Ama uluslararası deniz ticareti kayıtları ve anlık seyir verileri ortaya çıkınca yine eski açıklamaya dönmek zorunda kaldılar: "O gemiler İsrail'e değil, Filistin'e gidiyor" dediler. Biz de sorduk, "Fabrikası, sanayisi olmayan, işgal altındaki Filistinliler o kadar çeliği ne yapıyorlar" diye.

Bugünlerde "Türkiye'ye saldıracak" denilen İsrail ordusu çelik ihtiyacının yüzde altmışını Türkiye'den sağlıyordu daha önce. Sonra "ticaret yasağı" geldi, çelik ihracatının yeni adresi "İsrail işgali altındaki" Filistin oldu. Resmi verilere göre İsrail'e çelik ihracatı sıfıra düşmüştü. Buna mukabil, bu kritik hammaddenin "Filistin'e" ihracatında görülmemiş bir rekor kırılarak artış oranı "yüzde otuzbin" olmuştu!
Bunun bir "dolaylı ticaret" olduğunu anlamak için fazlaca zekaya ihtiyaç var mı acaba Altını çizerek tekrar söylüyorum, "Türkiye'ye saldıracak" denilen İsrail ordusunun çelik ihtiyacının karşılanmasından söz ediyoruz burada.

Gelgelelim kimileri inanmıyor bunların hiçbirine. Şunu diyorlar: İsrail'e en üst perdeden en ağır sözleri söyleyen bir siyasi iktidar nasıl olur da bu ülkenin eli kanlı ordusunun ihtiyaçlarının temin edilmesine ön ayak olabilir

Baradan bakınca inanılması zor gerçekten. Bu durumda ya iktidarın söz konusu ticareti denetlemeye ve durdurmaya gücünün yetmediğini düşünmek lazım ya da başka bir yaklaşım içinde olduğunu varsaymak. Peki, hangisi

Bana sorarsanız, en başa dönüp Hamas'ın 7 Ekim saldırısını ne amaçla yapmış olduğunu düşünerek cevap verebiliriz bu soruya. O günlerde bu sütunda şunları yazmıştım: Hamas'ın gerçekleştiği eylem Arap dünyasında hiç kimsenin hoşuna gitmedi. Siviller de öldürüldü diye değil, tam da herkesin sıraya girip İsrail ile arasını düzeltmeye çalıştığı bir dönemde pişmiş aşa su kattı diye.