CHP artık iktidar alternatifi mi

Türkiye'de seçmen kitlesinin kabaca üçte ikisi politik yelpazenin sağında, üçte biri de solunda yer alır. Serbest seçimlerin yapılmaya başlanmasından bu yana CHP'nin hiçbir zaman tek başına iktidara gelememiş olması bu yüzden. Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde 50+1 oy gerektiren düzenleme de bu yüzden getirildi. Seçmen çoğunluğunun CHP'li bir adaya oy vermeyeceği varsayımıyla yani…

Zaten başından beri AK Parti kendisini CHP'nin karşı kutbu olarak konumlandırıp geniş sağ seçmen kitlesini konsolide etmeyi başardı. Daha doğrusu, 2007 seçiminde keşfedildi bu politika. Belki de bu politikayı uygulama imkanı CHP tarafından iktidara hediye edildi demek lazım.

Ana muhalefet partisi o günlerde eşi başörtülü birinin cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek amacıyla düzenlenen Cumhuriyet mitinglerini destekliyor, AYM'nin iktidar partisini kapatma girişimine göz kırpıyor, mecliste sergilenen 367 rezaletinden medet umuyordu. Bu politika geniş sağ seçmeni AK Parti'nin yanına topladı.

Sonuç olarak, bir önceki seçimde yüzde 34 oy alabilmiş olan -ve ekonomideki düzelme tam olarak halkın cebine yansımadığı gibi 2004'ten itibaren tekrar tırmanan PKK terörü karşısında da istenen ölçüde mücadele verilemediği düşünüldüğü için- sandıkta yeniden aynı başarıyı göstermesi beklenmeyen AK Parti büyük bir sürprizle oylarını o bir yıllık süre içinde yüzde 47'ye yükseltti.

İktidarın kendisini bile şaşırtan bu başarı, sonraki süreçte asla terk edilmeyecek ana siyasi stratejiyi de belirlemiş oldu. Toplumsal kutuplaşmayı güçlendirmek yoluyla seçmenin konsolidasyonu…

Diğer yandan, AK Parti'nin oylarına sağdan gelebilecek blokajı engellemek için de başlıca risk unsurları zaman içinde bertaraf edildi. Söz gelimi Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi figürlerin dışarıda kalmasına izin verilmedi.

Bu düzen içinde bugüne kadar gelindi.

Ne var ki 2023'teki cumhurbaşkanlığı seçimi yine aynı usulle kazanılmış olsa bile AK Parti açısından işlerin artık değiştiğini ortaya koydu. Konsolidasyon politikasıyla kolay seçim kazanma imkanının elden gitmekte olduğu görüldü.

İktidar partisine vaktiyle CHP'nin temin ettiği bu imkan yine ana muhalefet partisinin siyaset yapma anlayışında gerçekleşen keskin bir değişim sayesinde tehlikeye girdi. CHP geniş toplum kesimlerinden oy almasına engel olan dilini ve yaklaşımını değiştirmeye yöneldi.

Dindarlarla barıştı, başörtüsü konusunda takındığı tutumu terk etti, tabiri caizse daha yerli bir dil konuşmaya başladı. İstanbul ve Ankara'da milliyetçi/muhafazakar seçmenin "oy vermekten imtina etmeyeceği" profildeki adaylar göstermesi sayesinde seçim kazandı.

Altılı masanın ayakları sağlam olsaydı bir CHP'li adayın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması da pekala mümkündü aslında. Ancak 2023'teki ciddi tehlikeyi bir şekilde "atlatmış" olsa da iktidar partisinin toplum nezdindeki desteği çok düzenli bir grafik şeklinde erimeye devam ediyor.

Ekonomide vaat edilen düzelme bir türlü gerçekleşmeyince hukuksuzluklar, adaletsizlikler daha çok göze batıyor. Sergilenen kibir insanları daha fazla rahatsız ediyor. Yolsuzluklar her zamankinden fazla öfke uyandırıyor. Vatandaş tarafından iktidar yorgunluğunun eseri olarak görülen yanlış uygulamalar, isabetsiz kararlar, akıl dışı politikalar, yani özetle kötü yönetim devam ederken siyasi rakipleri yoldan kaldırarak seçim kazanmayı ümit etmek aslında çaresiz kalındığının göstergesi.