Önce İsrail'in dil kubbesini etkisizleştirmeli

Eğer bir devlet bir yanlışta ısrar ediyorsa (bir ülkeyi işgal etmek, insanları terörist olarak etiketlemek, yanlış tarafı savunmak vs. gibi) kendini savunmak için en çok dilden istifade eder. Yanlış yaptığını bilmesine rağmen doğru yaptığını iddia eder ve bu amaçla çeşitli argümanlar geliştirir. Tek amaç haksızlığın üstünü örtmek ve hatta yapabiliyorsa haklı olduğu algısını oluşturabilmektir. Bu amaçla dili adeta bir kubbe olarak kullanır.

Biz de bu yazıda İsrail'in ve Batı dünyasının demir kubbe misali kurduğu dil kubbe yoluyla Filistin'in işgalini nasıl haklı çıkarmaya çalıştığını bazı örneklerle açıklamak istiyoruz. İlk olarak Batının söylem olarak en çok sığındığı argüman olan İsrail'in kendini savunma hakkının olduğu iddiasıyla başlayabiliriz. Dilde masum görünen bu söz gerçekte büyük suçları örtbas eden bir perdeden ibarettir. Çünkü İsrail mevcut çatışmalarda savunma pozisyonunda değil, saldırı pozisyonundadır. İsrailliler Filistinlilerin evine gelip el koyuyorlar, zulmediyorlar, öldürüyorlar ama hâlâ savunma hakkından bahsediliyor. Canınıza ve mülkünüze kast eden biri ancak katil olabilir. Ancak gerek İsrail gerek Batı buna savunma hakkı diyor. Yani gasp bir hak, gaspa engel olmak terörizm oluyor.

Diğer bir iddia ise Filistin diye bir devletin ve Filistin diye bir milletin olmadığı iddiasıdır. Biliyoruz ki Filistin 1917 yılına kadar Osmanlı toprağıydı. Daha sonra İngilizler Filistin Devleti isminde manda bir devlet kurdular. O döneme ait pasaportlar hâlâ mevcut. 1948 yılına gelindiğinde ise Birleşmiş Milletlerin onayıyla İsrail ve Filistin adında iki devlet kuruldu. Dolayısıyla uluslararası hukuk Filistin devletinin varlığını kabul edip İsraillileri yalanlıyor.

Filistin milletine gelince; Evet Filistinliler köken olarak Araptırlar. Ancak bu onları Filistin topraklarının sahibi olmaktan çıkarmaz. İsrail'in mantığıyla hareket edersek, Amerikalı diye etnik bir millet de yok. Bu durumda Amerika'yı işgal etmek meşru mudur Hem İsrail diye bir millet var mı Mevcut İsrail nüfusunun yüzde 10'unun bile Filistin'de yüz yıllık geçmişi yoktur. Ayrıca İsrail diye etnik bir ırk da yoktur. Nüfusun tamamı farklı milletlerden oluşmakta olup aralarında kan bağı yoktur.

Dolayısıyla Sami ırkına mensup olmaları da sorunludur. Bu durumda anti-Semitizm (Yahudi karşıtlığı) diye bir kavram da yoktur. Çünkü Sami ırkını kozmopolit Yahudilerden çok Araplar temsil ediyor. Dolayısıyla anti-Semitizm kavramı da dil yoluyla İsrailliler tarafından kendilerini mağdur göstermek için kullanılan bir terim olmuş oluyor. Bunu özellikle Batı dünyasında çok görüyoruz. Birisi İsrail'in suçlarını eleştirdiği zaman hemen anti-Semitist olarak ilan ediliyor. İstiyorlar ki İsrail keyfince suç işlesin ama kimse de sesini çıkarmasın.

İçi doldurulamayan diğer bir söylem de İsrail'in dört tarafının Araplarla çevrili olduğu, dolayısıyla her türlü silaha sahip olmasının ve saldırgan davranmasının normal olduğu iddiasıdır. Oysa ki bu iddia da yalan çünkü Araplar İsrail'in etrafını sarmadı. İsraillilerYahudiler sonradan gelip Arapların arasına yerleştiler, topraklarını işgal ettiler, onlarla savaştılar, katliam yaptılar ve sorunu bugüne kadar getirdiler. Kimin arasına zorla girip topraklarını işgal ederseniz direnişle karşılaşırsınız. Şayet Yahudiler Londra merkezli bir koloni kurmak isteselerdi İngilizler öylece seyir mi ederlerdi