IDEF 2025'ten 2030'lu yıllara

IDEF 2025'ten 2030'lu yıllara

İBRAHİM KARATAŞ

Geçtiğimiz hafta boyunca devam eden IDEF 2025 savunma sanayi fuarını takip ettiyseniz mutlaka gururlanmış ve ülkenin güvenliği hakkında rahatlamışsınızdır. Fuar öncesinde İsrail'in yakında Türkiye'ye de bulaşacağını konuşuyor ve eğer Türkiye'ye saldırırsa nasıl cevap verilir onu merak ediyorduk. Bazılarımızda haklı olarak endişeler de vardı. Çünkü terör devletinin saldırısına uğrayıp hem kayıp vermek hem de milletçe utandırılmak kabullenilir bir durum değil.

Ancak IDEF fuarı gösterdi ki memleketin silah üreticileri boş durmuyorlar. Gerek medyadan gerekse de bizzat fuarı ziyaret ederek gördüklerimden ve dahi güvenlik bürokrasisi ile yaptığım görüşmelerden anladım ki bu memleketi korumaktan sorumlu olanlardan silah üreticisi firmalara kadar herkes tetikte bekliyor. Müthiş bir hızla ürünler geliştiriliyor ve seri üretime geçiliyor.

Fuar ayrıca gösteriyor ki sandığımızdan çok daha fazla firma savunma sanayinde faaliyet gösteriyor. Öyle ki bizler Aselsan, Tusaş, Roketsan, Baykar vs derken bir de gördük ki Milli Savunma Bakanlığı bile bir AR&GE merkezi kurup silah geliştirmeye başlamış. Öyle ki geliştirdikleri 130 km menzilli ramjet motorlu mühimmat ile 80 metre derinlikteki hedefi vuran bombaların bu ülkede eşi yok.

Bunun gibi çok sayıda devlete ait ya da özel firma canla başla çalışıyor ve silahlarıyla hepimize güven veriyorlar. Fuarda özellikle de Roketsan'ın geliştirdiği Tayfun Blok 4 hipersonik füzesi önemliydi ve belki de bu yılkı fuarın en çok konuşulan ürünüydü. 1000 km'nin üzerinde bir menzile sahip olan bu füzeyi durdurmak nerdeyse imkansız. Dolayısıyla Türkiye için oldukça caydırıcı bir silah olacak.

Eksikler de yok değil tabii. Bu konuyla ilgili uzman bir bürokrata devletin bir planının olup olmadığını sordum. Uzman diyor ki; devlet savaşa girecekmişçesine sürekli alarmda ve hazırlık yapıyor. Hiçbir tehdidi gözardı etmiyor. Silah üretimi konusunda da hızlı hareket ediyor ve önümüzdeki birkaç yıl içinde üretemediği hiçbir silah kalmasın istiyor. Bunun için de tasarım, test, üretim ve teslim programlarını erken alacak şekilde güncelliyor.

Şayet bu hız ve azimle gidilirse 2030'daki Türkiye bambaşka bir ülke olacak. Belki de lazım olup da üretilmeyen hiçbir silah kalmayacak. 2030 tarihini bizzat güvenlik bürokrasisinin belirlediğini de hatırlatalım. Kendilerine böyle bir tarih belirlemişler ve o vakte kadar tam bağımsız bir Türkiye'yi gelecek nesillere teslim etmek istiyorlar.